Hakiki insan olma yolunda

Dünyanın bir yerinde küçücük bedenler parçalanırken, acı dolu çığlıklar atılırken, tinerci çocuklar metropollerde sahipsizken, evsizler sokaklarda donarak ölüyorken biz gerçekten sahip olduklarımız ile ne kadar mutlu olabiliriz? Diyelim ki en güzel evde oturuyoruz, son model arabaya sahibiz, harika bir işimiz ve dolu bir banka hesabımız var. Bütün bunlar gerçekten mutlu olmaya yeterli olacak mı? Hani görmemek için başımızı çevirdiğimiz tinerci çocuklar, hani Gazze'de ölen bebekler. Ölseler kurtuluş, bir de parçalanan bedenleri ile korkunç acılar çeken o masum çocuklar.

Biliyoruz hepimiz olanları ama benim dikkatinizi çekmek istediğim konu bu acıların yarattığı ve hepimize yansıyan acı ve buhranların farkına varmamız gerektiği. Bu fiziksel olarak farkında olduğumuz ama sebebini bilemediğimiz bunalımların, içsel kaosların herkesin depresyon diye adlandırıp psikologlara koşmasına sebep olan, nedenini bilmediğimiz acılarımız ve sıkıntılarımız. Biz hepimiz tüm insanlar sürekli bir alışveriş halindeyiz. İllaki fiziken yakın olmamız veya tanık olmamız gerekmiyor. Dünyanın diğer yanında yaşanan acıları ruhumuzda hissediyoruz. Biz sadece fiziksel bedene sahip değiliz ki. Ruhsal bedenimiz, ruhsal tarafımız bizim görmediklerimizi görüyor, işitmediklerimizi işitiyor.

Çoğu kez hepimiz deriz, içimde bir sıkıntı var, bir şey olacak diye korkarız. Bunun gibi, görmediğimiz, şahit olmadığımız acıları da seziyor ve kitlesel halde bunalımlara giriyoruz. Bir başka yerde ve mekânda aç bir insan açlıktan acı çekerken, yediğimiz lokmalardan yeterince haz almak mümkün mü?

Acı ve mutsuzluk hâkim iken dünyanın bir yanına, diğer yanı sahiden gerçekten mutlu olabilir mi? Bu çocukların çığlıkları işte, her gece uykularımızı bozan bizi mutsuz eden, ne olduğunu bilemediğimiz iç sıkıntılarımızın, acılarımızın sebebi. Açlığın ve sefaletin içinde yaşayan insanlar var oldukça ve bu insanlar da hak ettikleri insani yaşama kavuşmadıkça hiç bir insan asla tam ve sahiden mutlu olamayacak.

Gerçekten mutlu olduğunu, tüm bunlara rağmen ben daha mutlu olamazdım diye düşünen kişiler varsa, gerçek ve tam mutluluğun ne olduğuna dair bir fikri yoktur derim. Hakiki insan, dünya üzerinde aç ve muhtaç, acı çeken insanlar olduğu sürece gerçekten tam olarak mutlu olamaz. O yüzdendir ki bu kadar çok nedenini bilmediğimiz mutsuzluklar, tatminsizlikler yaşıyoruz. Acı çeken insanların yaydığı enerji, hepimize ulaşıyor. Ruhumuzla her şeyi biliyoruz, bir de aklımızla bilip farkına varabilsek, farkındalık zırvasının gerçek anlamını da anlayıp, fark etmemiz gerekenin olduğumuz insan halimizle, olmamız gereken Hakiki İnsan arasındaki farkı fark etmekten geçtiğini de bilirdik.

19 Şubat 2009 2-3 dakika 16 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (4)
  • 15 yıl önce

    çok iyi anlatmışsın. 👍

  • 15 yıl önce

    Teşekkür ederim.

  • 15 yıl önce

    gerçektende çok duyarlı bir konuya değinmişsiniz. peygamberimiz ne diyor;müslümanlar bir vucut gibidir nasılki insanın vucudunda bir yeri acıdığında bütün bedeni acı duyar müslümanlarda öyledir. peygamber efendimizin bu sözleri olaylara duyarsız kalmamızın yanlış olacağını bizlere acık bir şekilde anlatıyor yüreğinize sağlık oya hanım👑

  • 15 yıl önce

    Teşekkür ederim, kıymetli zamnınızı ayırıp okuduğunuz için.