Halk Olmak
Geçen hafta bir adam; Bir trilyonluk ev bulunur mu bu çevrede dedi?
Ben garip Birlik Mahallesi diye bir yerde izinli olan bir arkadaşın yerinde çalışırken bu adamın şaka yaptığını filan sandım. Hayır yapmıyormuş.
Adam astsubaymış. Eşi hemşireymiş. Otuz yıllık birikimleriymiş bu para... Çocukları burada tanınmış üniversitelerin birinde okuyacaklarmış. Onlar içinde gelip gitmek kolay olurmuş. Servis araçları vs...
Düşünsem mi düşünmesem mi diye düşünürken arabasına binip uzaklaşan adama yolun ucundan kaybolana kadar bakakaldım.
Asgari ücret nere bir trilyon nere?
Dünyanın hiç bir yerinde bir bürokrat bir siyasetçi veya başka insanlar olsun bu asgari ücreti bizim ülkemizde konuştukları kadar konuşmazlar hatta ayıp sayarlar tenezzül etmezler.
Bizdeki durum farklı. Biz de halk konuşmaz. Halk kendi yerine (belki işlerine öyle geliyordur) elitleri konuşturur. Bu elit kesimler günlerce tartışırlar ve asgari ücretle geçinmenin ne demek olduğunu dahi bilmeden sözde üzülerek konuşmayan halk adına karar verirler.
Ama zaten bu ülke de halk konuşmadığı ve silkinip gerçekleri görmediği için kaderine razı olur. Bu durum; benim dağdaki çobanla oyum bir mi diyen kadını anımsatsa da; kadının söylemi bağlamında ne kadar da haklıymış gerçeğini görmemezlikten gelemeyiz...
Halk ağlar zırlar. Bu ağlamak zırlamak anca kendine zarar verir. Yani ağlamayı ve zırlamayı öncelikle bırakmaları lazım.
Bütün kanallarda elit kesimler konuşuyor. Bu konuşanlara dikkatlice bakarsanız ayakkabılarının ne kadar da temiz olduğunu görürsünüz. Bazen halka acıyorlar, halkı düşünüyorlar kuruntusuna kapılıyorum? Acıyorlar tabi. Kıvrılan kaşları asılan suratları büzülen dudakları görünce bu yalancılara gülmekten ölesim geliyor... Halkı konuşmak asırlardır bunların görevi sorumluluğu. Bu görev ve sorumluluğu susan halk bunlara verdiğinin ayrımında değil doğal olarak...
Gerçek!
Siyasetçiler için bir Cennet Türkiye Cumhuriyet'i. Dünyanın hiç bir köşesinde siyasetçiler bu kadar rahat bu kadar pervasız olmazlar. Halk onlara öyle bir sorumluluk yüklemiştir ki; bilirler ki o yüklenen sorumluluğu suistimal ederlerse halk kendilerinden hesap sorar.
Bu Cennet nasıl bağışlanır Türkiye Cumhuriyet'inde siyasetçilere? Bilirsiniz bilirsiniz... Sandık başında. Hani o çekici birinci sınıf oy pusulaları zarflar var ya....
Bir adım daha ileri gidelim o halde...
Cenneti ellerinizle sunduğunuz bu insanlar sizlere cehennemi yaşatıyorlarsa ve sizlerde böyle yaşamaktan ve her yıl verilen sadakadan memnunsanız, o halde sorun yok demektir.
:)) İnanmazsınız ama bugün iş yerinde bir arkadaşımla "benim dağdaki çobanla oyum bir mi" diyen kadının adını andık ne kadar da haklıymış dedik. memleket bu halde geldi daha doğrusu "ya taraf olacaksın ya bertaraf" Ve taraf olanları yönetenler arasında "eğitim seviyesi yükseldikçe bizim oyumuz düşüyor" diyen bakanlık yapmış birisi de var. Ve ya benzer yaklaşımlar sergileyenler. Sonuç olarak da gelinen nokta bu ne yazık ki... Söylenecek çok söz var da burası yeri değil. Ama sizin beni anladığınızı düşünüyorum. Anlamlı ve daha geniş kesimlerce okunası bir yazı... Sağlıcakla kalın...
Her millet layık olduğu şekilde yönetilir demiş joseph de maistre sözün özü