Halk Ve Egemenlik - 2

2-Vücudun işleyişi, beyne indirgenmezdir. Yani vücut sistemimizin geldiği bu günkü aşama itibarı ile ne tümden beynin işleyişi ile yorumlanırdılar. Ne de vücut sistemi beyinden ayrı düşünülürdür. Kalbi ve midesi vs. olmayan yani enerjiyi işlemeyip transfer eden ilişkiler ağı olmadan, sistem bu ilişkisel tanımlıktı ağlarından her birine indirgenir mi? Ya da indirgenmez ligi, indirgenmiştik sayıp, indirgetileni tüm sistemin yerine koymak olası mıdır?

Halk iradesi her şeydir! Seçilmişin atanmışa (yürütmeye- yargıya) üstünlüğü vardır! Gibi bağıntılı bir işleyişten, sadece birisini; diğer bütünün genel işleyişinin yerine koyma hastalığı, bizdeki kimi çok çok aydın ve demokratik liberallerin sakızıdırlar.

Bunlar, halkı dolmuşa getirişle, halkı karartma ve cehalet yaratma atraksiyonlarıdır. Bu inancı ve inakça olan mantıkları besleyen bir atraksiyondur. Orta çağ anlayışlı, "Aristo söylüyorsa, bu doğrudur" mantığıdır. Yani doğma olanın yanılmazlık ve ispat edilirlik mantığıdır. Yani parçayı bütünün kendi sayarak, bütünün kendisinin belirişi sayan mantıktır.

Halk her şeydir! Öyleyse halkın seçtiği de her şeydir! Halk iradesi hiçe sayılmamalıymış! Seçilenler milli irade ve milli iradenin temsilcileri imiş! İyi güzel de, bu şu demek değil mi? Seçilmişler bir milli iradedirler, öyle ise her yaptıkları meşru ve doğrudur da!

Burada icranın, yani hükümetin, her yaptırımının meşru olurlusu ve doğruluğu söylenmektedir. Üstelik te beliren durum, ulusal iradenin tümü değildir. Bu doğma daha baştan yanılmazlık dokunulmazlığı olmaz mı? Bir sistemsel işleyiş, parametrelerinden sadece birisi olan seçme ve seçilme iradesi, tüm sistemin işleyişine ikame olabilir mi?

Kural oluşla ne diyorduk; toplumun insan bilincinden (iradesinden) bağımsız yanları vardır. Bizler, insan iradesinden başka olan, toplumsa özne ve toplumsa yasal işleyişleri de bilmeli ve görmeliyiz. "Halk iradesi her şeyin üstündedir" denişti abartılı mantıkla bakınca, şu yanlışa da düşeriz. Var olan sisteme dek, siyasetlerinin olması gereken ilkesinden birisi olan güçler ayrılığı ilkesidir. Yasama bu ilke gereği oluşla bağımsızdır.

Ne var ki halk irade üstünlüğü denen abartıya göre yasama halkça seçilmeyip, atanmışlardan olduğuna göre; yasamanın iradesi icradan sonra gelir! Hatta bu mantığa göre yasama yürütmenin emrinde ya da kuşatmasında olmalıdır derler. Ya da bunun zımnen söylenişi, budur.

Milli irade kavramı, tarihi süreç içinde, sürecin gelip dayandığı, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan bir uğrak aşamalardan biridir. Değilse sürecin tümü veya kendisi değildirler. Aşamaları çevrimi olmayan olay durumlar süreç eşemezler. Bu aşama kendi süreçleri ile kendi kırılmalarını ve rekürsif (özyineli, küçük, küçük kendisine benzer, olumlu olumsuz) olgu, olay ve varyasyonlarını oluşturur. Kendisi kırıklı bir yapı aşama araçsa uğrak iken, halk iradesi genel bir sürecin, fraktal olacak bir parçası olmaktan da kurtulamaz.

Milli irade kavramı günümüz politikasızlığında da alabildiğine abartılan bir kandırmaca, eş deyişle halk avcılığıdırlar. Bir kere halk kavramı, belli bir tekilci mantık koyuş düzleminin, hizalandığı çizgiselliktiler. İster aydın olsun, ister karanlık; bu çizgisel olma kategorik kalıp düzlem, herkeste ortaktır.

Halk iradesi kavramı, insanların ilk kezken tutumlaşış ve ilk şekilleniş özne inançsal etkimeli basit etnik bölen mantık düzlemidirler. Halkın parçalı bakışı, genelde bir insanın ilk kez, belli bir sosyal tezgâha göre çıkıştı, düşünme mantık koyuşların, ortak eksen biçimselliğidirler. Yani toplum üretim ilişkileriyle ortak eksenler yaratırken, halk benzer mantıklı bölek düşünmelerin kesimlerini ayrı ayrı paylaşılışıyla her biri ayrı ortak eksen yaratırlar.

Bu, on binlerce yıların oluşturmasıyla kategorize edilmiş bir mantıktır. Bu mantık söylence kültürü ve söylence edebiyatının, insanda daha etkin olduğu bir mantıktır. Sanı, kanı temeliyle kırpma süzgeçli, biçimsel mantıktır. Tabiri caizse, kargadan başka kuş tanımama mantığı ve akıl işletmesidir. Böylesi bir mantıkla, her koşula, toplum gibi dinamikliğin kavranmasına, işleyiş ve tüzenle nişlerine dek yararcı işlerlik çıkarılabileceği beklenmemelidir.

Halk iradesi tarihimizin kendi koşullarında, toplumsal tutumlaşmanın bir aşaması olarak, her bir bütün toplumlarda olduğu gibi, ortaya çıkıp, kayıp olacak olan bir süreçtir. Milli irade kavramı bizde de 1920 hareketleri sonunda, kul ya da köleci mantıklı saltanatı aliye iradesine karşı oluştu. Milli irade, halkın katılımcı halk belleği anlayışıyla; halkın bilmez konumlu halk olmaktan çıkıp; sorumlu olmanın edimce tutum aşılmasına dek halkı, yurttaş kılmanın, gelişme dinamiği oluşurdur.

Toplumsa süreci kendi kazanım ve bilgileriyle oluşturamayan halkın, kendi kendisine ve toplumuna yabancılaşmış olan halk kültürlerinin, yüksek kazancıdır. Yani halkın, yüküm sel bilgi ile sağlanamayan katılımcılığı; dıştan ilgi ile tutumlaştırıldığı bir katılımcılık donanımlı, yüklenme formasyonu olmuştur.

Bu türcü nedenlerle milli irade kavramı, insanları kul mantığından, toplumsal olmaya, en yatkın kılar. Bu hal sizi kulluktan, vatandaş-yurttaş olma mantığına doğru geçiştiren; düşünsel iştiraklerdir. Bu yeni durum toplum aitti olmanın zorunlu ve uygulamalı bir uğrağı idi. Halk iradesinin ilk ikame aşamasından sonra, ülkemizde; 1950'lerden itibaren, kendi rekürsif kırılmaları; dallanma ve salışımlar ile yeni olgu ve olayların, girişen ilk ön basamaktı, oluşturucusu olunmasına başlamıştır.

Sürecek

22 Ekim 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar