Halk Ve Egemenlik - 6

Yine 1950'den beri kuvvetli mevkide olan kimi politikacılar milli irade görücüsü olmadan önce ulusal iradeye görünmeden önce ABD gibi ülkelerin icazet onayından bir güzel geçip sonra halkın o üstün milli iradesine mazhar olmaktadırlar. Bunları sandıkta boğma anlayışı ise tümden tırı vırıdır.

Seçimler; Ali, Veli bağlamında sandıkta boğulur ama milli irade olmayan enflasyon, zamlar, vergiler, namert vergileri, işsizlik vs.'leri sandıktan yeni çıkanlarla tam gaz sürer olmaları devam eder. Hesap kitap işi denen alayla sürer. Ekonominin gereği denen valayla sürer. Yapmazsak batarsınız denen güncelleme zilletiyle hep ensemizdedirler.

Sandıkta çıkılmanın aslı, şudur. Yok, aslında birbirimizde farkımız ama biz A partisiyiz" demektir. A gider B gelir, B gider C gelir. Bu oyun anlaşıldığında da; "kimi seçeyim" denmesinin kısır döngüsüne düşülür.

Halk, her şeyin üzerinde irade oluşunu unutmuş olur! Bütün hukuksuzlukları bu söyleme dek, milli iradenin üstünlüğü var denişteki aldanışlarla, bir çeşit bedavacılıktan çekiyoruz. Yasalar ve toplumsal ilişkilenişler böylece yoka indiriliyor. Bunlar yoka indiği zaman halk iradesi diye bir şeyin esamesi bile okunmaz. Toplumsal güç, ve toplumsa özne halkın cehaletine indiriliyor. Halbu ki toplumsal olan her işleyişle yönetimsel irade çıkardı.

Hep bu tür siyasi erkler hepten yine ne hikmetse Milli iradenin tercihi ile seçilirler. Kimi siyasi güç, bu işin kolayını: "Ben kimi istersem seçtiririm". "Kardeşim, odunu aday göstersem, odun seçilmiş olur" diyecek kadar, gerçekliğin lakayıtlığını ağzından kaçırmıştır. Alt yapısı oluşturulmamış milli irade, bu kadar sulandırılmıştır. Ve her şey gibi milli iradenin üstün oluşu söyleminin de sınırları ve işleyişi ve konumu, belirlenmedikçe bu işleyiş işleyiş olmaktan çıkar, tehlike olmayı sürdürür.

Bir bilginin, bir zaman zemin düzlemindeki, kendi şartlarının ürünü olan araçsal kullanımı, daim ve sürekli değildir. Ama bu bilgilere dek araçsal kullanımları, bilginin kendilerinden olan bir gerçekliğini sizlere okutan, aktaran taşıtmalarla; zamanı ileri doğru, kesikli ve sürekli bir oluşumla, akıtırlar.

Yani her bilginin araçsal kullanımı, izafidir. Zaman zemin ve oluşum konumları ile zorunlu olarak sınırlı ola gelirler. Bilgi, kendi temel hakikatleri ile vardır. Köle varsa efendi de var; Spartaküs de vardır. Hilafet varsa, laiklik ve halksal toplumun söylesen egemenliği de vardır. Saltanat varsa, cumhuriyet ve halkın iradesi de vardır.

Kısır ve verimsiz siyaset ve politikalar, kendi açmazlarını; halk iradesi kavramına değin soyut deyişini istismar ederek, allayıp pullayıp; nemasını devşirirler. Sanki ""Delidir ne yapsa yeridir"" halk deyişinde olduğu gibi, alaycı bir zımni anlamı halk iradesi kavramına izafe ederek; "Halk, en üstün iradedir! Halk iradesi her şeyin üzerindedir! Halka güvenip inanmıyor musunuz? Gibi yuvarlak anlamlı sözcüklerle güya haklı olan, ama halka yönelik kalabalıklara tahrikkar sığ söylemlerle siyasetler götürülür. Böylece halkın iradesi hiçe götürülüp, sefillikten, işsizlikten, orantısız güç kullanımının darbeleri altında, feodal baskıların ve cehaletin kucağında oluşlarla, yeni yol aranamadan; bu yol çeşitli kılıkla hep sürer gider!

Demokratik bir bakışla(!) laiklik uğruna darbe yaparlar gibi düşünme açmazı ile aydın olurlar! Bu fikir ve fikir olmayacak denli cahillik ya da maksadı maruf bir sözdür. Çünkü bu tipler, halkın özel cehaleti üzerine oynarlar. Referandum yapalım, gibi sivil darbe oyununu bunun için oynarlar. Bu cevap da bunun polemiğidir (söz dalaşı, kalem kavgasıdır). Buradaki halkın cehaleti kavramı halk ırasının içkin bir kavramıdır.

Halk bilmeyi de bilmemeyi de içerir. Halk hem eğitimlidir, hem eğitimsizdir. Halk toplumda üretim yapmayı da, yine toplumda üretim yapmamayı da içerir. Halk hastalığı da, sağlığı da içerir. Yine halk hem şofördür hem şoför değildir vs içren genel bir pekişme kavramdır. Bu sıfatlar halk kavramı içinde genel olmayan özel durumdurlar.

Meyva kavramında elmanın tatlı, biberin acı olması gibi bir elma, biber özel durum görünüşlerinin var olmasıdırlar. Nasıl biz meyva, tatlıdır; meyva ekşidir; meyva acıdır; meyva kırmızıdır; meyva uzundur gibi dediğimizde her meyva tatlıdır uzundur vs. demiyorsak; halkın cehaleti deyince de tüm halkın cahil olmasını değil halkta belli bir cahil, okumuş, okumamış bu oranın var oluşu kast edilmektedir.

Değilse kavramsa sıfatlar genel durum arz etmezler. Nasıl halkın okumuşu denende okumamışı alınmıyorsa, halkın cehaleti denişte cahil olmayanı da alınmamalıdır. Bu halkın kendi çıplak oluşunu görememesi olur. Bu yüzden halkın cehaleti demekteyim. Halk sağlıksız koşullarda yaşar dediğiniz de halkın hepsi sağlıksız ortam da yaşamaz.

Halk akıllı ve sağ duyulu dediğinizde halkın tümü akıllı ve sağduyulu değildir. Meyvada olduğu gibi halkın özel durumları; elmanın rengi kırmızı; yuvarlak meyva, portakalın şekli gibi tanımlayamıyoruz. Ne kimse halkın tüm özelliğini taşırdır. Ne de kimse halkın kimi özelliklerinden aridir. Halktan biriyiz

Şimdi laiklik neye göre vardır. Gericiliğe karşı; aklı kullanmamaya karşı; toplumun nesnel işleyişini inançsal bakışa indirgemeye karşı; otorite alanlarını belirlemeye karşı vs. den ötürü vardır. Yani uzun bir tarihi sürecin ortaya çıkardığı, güncel bir değersel aşamadır laiklik. Böyle bir değer aşaması, neye karşı korunmaktadır? Kuşkusuz gerici hareketlere karşı. Ve gerici hareketlerin ikmaline gidecek yol taşlarının, ufaktan ufaktan döşenmesine karşı, sigortadır.

Sürecek

29 Ekim 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar