Halk Ve Egemenlik - 8
Birey oluşuyla, toplumun nesnelerinden birisi de insandır. İnsanlar toplum öğesi olmanın yanını sıra, halkın da; tek ve asıl öğesi olma özelliklerini de yansıtmaktadırlar. İnsanın halksa bir özel yaşam tarzlarının olabilme özelliği ile toplumsa olurlu özellikleri, girişir. Bu, iki alan görünümlü yaşam biçimi insanların bir belirme tarzıdırlar. Halk içinde insan, özel yaşam şekline bürünür. Bu alanın süren tüm enerji kayıpları, toplumla karşılanır. Yine birey insan, halk içinde özel yaşamıyla, toplum içinde de üretim yapar oluşuyla ve iş kolu içinde yönetir-yönetilir oluştu öznellikti halleriyle de belirirler.
İnsanların vatandaş olma, vatandaş olacakla refahı isteme ve en önemlisi yönetilecek olanın kendisi olmasıyla kendisine denk düşer yönetilir oluş vaatlerini tercihen siyasi yönetimlerin seçimi ilgisi içine katılırlar. Bu bağlamda vaatleri tercih çok ağır basar. Oysa insanların siyasi yönetime dek katkıları ve gücü; toplumdaki üretim ilişkisinden gelen bir dahil olmadır. Bu kabil bireydi halkın seçimi çok ve pek etkili; gerçekçi bir öznel belirme olabilmektedir.
Ancak bu yöntem, kuramsal ölçekte ve genelleşen tutumla pek doğrudur. Halkın özel yaşam temeline doğru inildikçe, bunun gerçekleşme oranı azalmaktadır. Kuramsal olanla, gerçeklik burada birbirinde ayrılışmaktadırlar. Halk, özel yaşamının öznelliklerini topluma yansıtmak istemekle, aykırı olmaktadır.
Halkın, genel anlamdaki seçme ilkesi; evrensel yasanın seçme ayıklama ilkesine pek uygun gibi bir kutsallıktır. Tabi, seçilenlere göre ve halkın seçme ayıklama ilkesine göre; halkın seçilecek sunumlara çevre olma potansiyeli vardır. Ve halkın sınıfsal ve mağduriyetler bağlamında istekleri ve öznellikleri bir türden değildir.
Bu kabilden bir türden olmayacak boş vaatler ve gerçekçi olmayacak çözümlerin, vaatçi seçilişleri; asıl sosyo toplumsa amacın gerçekleşmesi içinde bir paradoks olacaktır. Buradaki seçmen halkın hangi ortak çevre özelliği, seçim sonuçlarına yansıyacaktır? Bu çok önemlidir. Bu belirlenmedi mi, seçimlerle siz kendinize yabancılaşmaktan öte bir şey yapmış olmazsınız.
Bu, seçme ayıklamaya dek kutsallığın önemli iki temel ayağı vardır. Birinci ayağı: seçimlerin belli bir dönemsel aralıklarla tekrarlanır olmasıdır. Bu zaman aralığı içinde, siyasetler; topluma özgü yönetim anlayışlarını ve topluma özgü uygulamaları, aksayan ve eksik yanlarını tanıyıp öğrenirler. Yine bu devri zaman aralığı sizlerin programınıza uygun işleyişleri yapmanız için yeterlidir.
Sizden önce var olan, yerleşik olurla süre gelen yapılara göre üretmek; yapı kapasitesini artırmayla, yeni üretim ve tüketim yapılaşmalara gitmek, verimsiz olanları kaldırmak veya ıslah ermek için seçilen yönetimlerin beceriler ortaya koyma, tanınması için bu seçme seçilme süreç aralığı oldukça yeterlidir.
Yönetir ve yönetilir olmalara dek, seçme ve ayıklamaların ikinci ayağı içinde halk ta, bu süreçler boyunca olgunlaşır. Halkın egemenlikçi uygulamaları, bu süreçler boyunca gelişirler. Toplum ve halk girişmeleri; karşılıklı etkileşirler üzerinde birlikte yansımasının seçme seçilme bilincini edinirler.
Bu tür deneyimci, gözlemci, yaşantı sal, girişmeli edinimler; seçimse tavır oluşla hakikat ve gerçekçi kılınırlar. Yani halkın seçme ve ayıklama ilkesi, bu türden süreç girişmeleri içinde gerçekleşişle; bir tür ölçüt olurlar. Bu uygulama genel ve kuramsal anlamda çok doğru ve gerçekçidir. Ancak halkın özeline doğru indikçe bu kurallar kendiliğinden işleyemezdir.
İşte buradaki toplumsal özneye düşen yükümlülüklerden birisi de; bu seçimler ilkesini objektif kaide ve normlar üzerine oturtmaktır. Seçme ve seçilmeye dek normları işleterek, bu kriterleri hale yola koyduğunda, bu zaman ve bu zemine dek halkın egemenlik sel seçme ve seçilme kutsallığı böylelikle büyük oranda doğru olarak çalışacaktır.
Seçme ve seçilmeye dek çalışma ilkeleri istismar edildiği zaman, bırakın halkın egemenliğini; halkın egemenliği halkın kendisine, kendi eli ile başkalarını egemen kılar. Egemenliğin bir üretim gücü ve bunun paylaşımı olacağı da asla unutulmamalıdır. Üretimin gücü ve paylaşımı; genel yarardan özele doğrudur. Bu yol alışın içi, rekabetçi olurla, emek yoğunluğuna doğru, kesikli sınırlı ivmeleniştir.
En temel sağlanışlar baz ve esas olurun kutsal kılınışla (yeme, barınma, güvenlik sağlık, eğitim gibi); ki bu alanlar sosyal adalet alanıdırlar. Sosyal adalet üzerine farklılaşan emek yoğunluğu getirileri olan lüks ve zengin yaşam olanağına doğru eşitsiz gelişmedir.
Bu zenginlikti ve refahçı paylaşma toplumların dış rekabetlerine göre, ikinci bir rekabet (yarışma) alanıdırlar. Egemen eşme, temel sağlanışlar bağlamıyla toplumların, birinci yanı olmakla, asıl ve asli görevidirler. İkinci yanı ise toplumun iç çelişkilerini ve gelişme sürecini kesikli ve sürekli dinamik kılmaktadır. Birinci yan toplumun iç barış ve güvenliğini; ikinci yan, toplumun gelişmesini; asıl kılar.
Temel sağlayıştı yan, sosyo toplumsa genel ortalamalı bir emeğe ve toplum olmanın, kendi öznel değerleri üzerine oturur, bir hak ediştir. Sosyo toplumu koruyan ve sürdüren yapılaşmasıdır. İkinci alan bu yapı (toplumsa güç) üzerine; özel gayret, özel emek ve yetenek içinde oluşla, bilgi ve birikim; araştırma ve geliştirme gibi sıradan olmayan ve toplumu geliştiren, toplumu dönüştüren dinamizmle toplumu evrensel olana doğru götürecek, toplumsal gücü, toplumsal katkıyı koyan dinamikliktirler.
Şimdi biz halkın toplumsa olmaktan çok, toplumsa olan sağlayışları özelleşmenin kendi öznellikleriyle yetinen hal içinde olmasına bir bakış seyri yapalım.
Sürecek