Halk Ve Halklar - 1
Halk ve halklar kavramı bana göre, en yanlış ve tanımsız kullanılan, sözcüklerdir. Halk rast gele bir tanımlık olmayıp, bir süreç sel oluşmadır. Tarihin belli döneminde ortaya çıkmıştır.
Halk, insanla ortaya çıkmış değildir. Oysa halk yaşamı daha ortada yokken dahi insanın bir sosyal yaşamı vardı. Halk, süreç içinde; ittifakı bir sosyal aşamanın, bir nitelikçe belirlemesi olacakla karşımıza çıkar.
Doğada insan yokken de insansız bir sosyal yaşam (yaşantılaşma) vardı. Sosyal yaşam demek, kimi organik varlıkların organ elleşme düzenlemesiyle iletişken ve organize olan, birliktelikler teşkilatlanmasıdır. Yani biyolojik bireyin dışında, bireyler ilişkilenmesidirler. Bireyler organizesi ile organ elleşmektir.
Yani sosyal yaşam genelde, koloniye yaşam, simbiyoz yaşam ve sürü yaşamı gibi oluşla organiklerin yaşantı aşmalı, girişmesidir. Özelde de, insanların yaşantı aşma girişmesidir. Bir insan-İnsan ilişkilenmesidirler.
Halk kavramı, bir olguyu, bir olay, bilgisel bir tarihi süreç aktaran iletişimedir. Tarih içinde, halkın ortaya çıktığı bir süreç vardır. Halkın ortaya çıkmasından önce de, insanların bir sosyal yaşanılmıştı insanlık tarihi vardır.
Halk, süreç içinde; toplumsal yapının oluşmasına denk düşen bir var oluştur. Başlarda halk, toplumla etkileşerek gelişti. Halk birçok sosyal birliğin, birçok etnik yapıların müktesebattı, aidiyet ilişkilerini taşıyan ve bunları sahiplenen bir yapıdırlar. Bak. 'toplum ve halk', başlıklı yazımda işlendi.
Yine de burada; sosyal yapı, halk ve toplumsal yapının ayrımını ortaya koymalıyım. Sosyal birlikler, doğadaki ham sağlayışların birliktelikler organizesidir. Komünce bir evrilire doğru süreç eşmedirler. Oysa toplum; insanın doğada araçlı ve hünerli üretmesinin; insan emekler değişmesini girişen, iş bölüşümü ile ortaya çıkan bir yapıdırlar. Ki sosyal birliğin ortaya koyduğu devrimsel sıçramadırlar.
Halk ise toplumsal yapıyla ortaya çıkan bir sosyal birlikler kümesidirler. Başlardaki ittifakı yapılar, yani etnikçi yapılardan oluşan bir ittifaktı. İttifaklarla bir araya gelmiş başta totem ayrılıklarını belirten, inançtı, kültürdü, dil gibi yaşantı sal ayrılıkları olan, etnikçi birliklerdir.
Bu halkçı nüve, toplumun; öznel yanının da, nüvesidir. Ancak halk; birlikler ittifakı olmanın yanı sıra, giderek toplumda çeşitli nedenlerle üretemeyen, üretime katılamayan yapılarında özelliğidir. Yine halk; bireyin toplumdan aldığı üretim payını, özel yaşam olacak tan, kişinin üretimden aldığı payını tükettiği, aile ortamlarıdır da. Kişiye değin serbestliklerinin oluştuğu alandır.
Yani halk ilk başta ittifakı dönemle etnik yapılar birliği ile oluşan çoklu kültürlü bir yapıdır. Giderek üretime katılamayan kişilerin de bir tanımlı lığı oldular. Yine halk alan kişilerin toplumda ürettiklerini tükettikleri gerçek bir özel yaşam alanı halini aldı. Yine halk zaman içinde ortaya çıkan bugünküne yakın aile kavramıyla, toplumda üreten bireylerin üretimini paylaştığı bir özel ve öznel aile yaşam alanı da oldu.
Bu mana da halkın kendi müktesebatı ile ve toplumla girişmesi, epey bir süre, çatışacaktan da olsa, gelişerek sürdü. Çünkü toplumun nesnelliği, daha ilk başlarda, toplum tarafından ortaya konup, toplumla ilişki eştirilememişti. Bu nedenle toplum ve halk ilk başlarda iç içe yürüdü. Bunun iki temel nedeni vardı.
Birincisi, toplumsal insanın; doğadaki nesnelliği, bilgi olarak üretmeyi, daha henüz bilmiyor olmasıydı. Toplumsal insan, günlük olarak tan, sık sık tekrarlanan eylemlerini, ancak ve ancak yeni yeni akıl edip de; kural aştırılmasını tek tük olacakla, az az fark edebiliyordu.
İkinci olarak tan da; toplumun insan yapısının mantığı ve bu mantığının kavranması zihnen yorumlama kabiliyetti kapasiteleri, sosyal birliğin anlama ve anlatım tekçi mantık düzeyinde idi. Bu yüzden toplumun akışı eğim yaptırıyorsa da, toplum işlerliği nesnel olacakla ortaya konamıyordu. Yani toplumdaki insanın mantığı hala sosyal yaşamın totemdi ilişki ve üretme ilişkilenmesine göre çalışan bir mantık olmaktan, henüz kurtulamamıştı. Bu çok uzun sürecekti.
Bu yüzden toplumsal düzlemde yetişen insan dahi, toplumsal olup biteni anlamakta çoğu kes Fransız kalıyordu. Toplumsal öznel bireyler de, bu yeni toplumsal girişmeli ilişkilenme mantığını, sosyal birlikçi anlamayla yaptığı eşleştirmeye göre sindirme de; toplumsal mantığı tek tük kategorice edebilmekteydi. Halksa, bu yeni olan toplumsa mantıktı işleyiş eşmeye tamamen yabancı kalıyordu. Halk, toplumsal işleyişe ister istemez yabancılaşıyordu.
Sürecek