Halk Ve Halklar - 2

Halkın mantığı ve izanı, çok büyük oranda; geçmiş müktesebatlarını sahiplenen ve bu edinçti envanterlerin muhafazasını inanç aşmalı kılan, bir mantığın işleyişi, idi. Toplumlar, yeniyi halka sunarken ve eskiyi de toplum dışına atarken; bu müktesebatları üzerinde dönüştürmek sureti ile ancak, yeni olanı tutumlaştırmada yararlanabilecektir. Bu müktesebatları kutsal ata soylu, totemdi anlayışları idi. Yani totemi anlamalı tabu yaklaşımları idi.

Hiç kuşkusuz ki kişiler, şimdiki toplumsa yaşamlarıyla ve biyolojik kazanımları bağlamında da eski sosyal birlikçi düzeyde değildiler. Ne de, sosyal yaşantılaşma ve sosyal yansılayışlar bağlamında, kendiliğinden de olsa, eski sosyal birlik düzeyinde, değillerdi. Halk, olayları ve dünyayı, bu eski sosyal birlikti komün mantığı ile yorumluyordular.

Ancak bu da, böylesi mantıklarla anlar olmak da; toplumsal alan ile halktı alanın, sürtüşmesi demekti. Halkın bu gibi mantık koyuş tutumu, halkın topluma göre, zaman içinde mantıkça, epey bir geri kalışlarla gericileşmesidir. Toplumsal değişmelerin etkileri, istenmese de halka yansır. Bu etki halkın sosyal yaşamını değiştirir. İşte bu yeni değişmeye karşı halkın direnççi durması gericiliği, halkın travmaya düşmesinin de bir alt yapısıdır.

Toplum daha başlarda, kendi gelişmesini; sosyal birliklerin müktesebatı olan inanç aidiyetleri üzerinde dönüştürerek, usul usul kurumlaştıra bildi. Ve önce böylesi bir anlamanın sınırlarını zorladı. Toplumun işleyişleri olacak kurallarını halk; ancak eski müktesebattı dil üzerindeki çevrileriyle anlayabiliyordu. Toplumsal yapının gereklerine göre olacak olan sosyal yapısının değişmelerini de halk, bu müktesebattı kalıplara dönüşmesi ile düzenleyebiliyorlardı.

Bu türden her yeni kurumlaşmalar, halkın toplum üzerinde olan etkisini de sınırladı. Sınırlar, az az geriletecek olan çatışmalarını dahi, başlatmıştı. Yani halkın, topluma karışmacı etkimesi geriledi. Çünkü halkın geneli toplumun üreteni değildir. Şimdilik, olup biteni anlamalar da, düzenleşmeler de, müktesebat üzerinde dönüştürülüyordu. Zaten çatışmalar da, müktesebatlar yüzünden oluyordu.

Bu yalın çatışmaya üretimin paylaşılmasından kaynaklı çelişkilerinden doğan çatışmaları da bu işin içine girişince; biriken müktesebatlar sürtüşen iç direncinin frendi etkisiyle girişti. Bu girişme esnasında alan yüzeyini büyütemeyen müktesebat, gerilim basıncına dayanamayıp bölünerek doğum yapacaktı. İşte bu bölünme olayı toplumsal alanla, halk sal alanın ayrılması idi. Uzun süreçler boyunca bu doğumun adı laikleşme olarak tan ortaya konacaktı.

Halk; çeşitli hizmetleri sunmasıyla; aile hizmeti verme, neslinizi sürdürme, toplum içine üretim yapmak için birey gönderme gibi girişmelerle, kendisini topluma aktarıyordu. Halkın kendisi de, toplumunda, yol, su, eğitim, savunma, refah vs. gibiden temel ve genel sağlayışlarını aldı. Yine halk; topluma gönderdiği bireyin kazancı ile kendi sosyal girişmesini ve özneldi olacak yaşantısını oluşturdu. Bu muazzam bir girişme idi.

Sosyal birlikti komündü yaşamının, hayvan evcilleştirme, tohumu üretme gibi özetlenecek beceri donanımlarla yerleşik yaşama geçmesiyle, teknik basit buluşlar yapması gibi olguları biriktirmesi, elbet ki vardı. Böylece sosyal komünler, kendisinin kendi üzerine etkileriyle sürecin hızlanma girişmesine neden oldular. Hızlanan süreçler ittifakçı yapılarla, toplum denen yepyeni yapıya doğru, nitelik değiştirir oldular.

Toplum, yepyeni bir yapı ve girişme idi. Yine toplum yepyeni bir mantık kurma ve doğayı anlayıp onu üretme ve onu dönüştürme idi. İttifakın yeni olan güçse girişmeleri, böylesi yeni mantık edinişlerle ve doğayı dönüştürme süreci ile devam ediyordu. Yeni tip kültürel mantık gibi ittifakın nitelikleri de, ittifaka gelen her bir sosyaldi komün yapının; aynı zamanda da tam bir travma ve şaşkınlık kaosu idiler.
Sürecek

05 Ekim 2011 3-4 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar