Hamd'ın Anlamı Üzerine

İnsan ve İlahi Yansıma: Hamdin Anlamı Üzerine

Övgü, yani hamd, en genel anlamıyla mükemmellik sıfatlarını açığa çıkarmaktır. İnsan, evrenin bir özeti ve yansıması olarak yaratılmış, on sekiz bin âlemin özelliklerini içinde barındıran bir varlık olarak şekillendirilmiştir. Yüce Allah’ın en güzel isimleri her âlemde farklı bir şekilde tecelli ederken, bu isimlerin yansımaları da insanın özüne yerleştirilmiştir.

İnsanın varoluşunun temel amaçlarından biri, sahip olduğu maddi ve manevi yetenekleri Allah’ın emirlerine uygun şekilde kullanmasıdır. Bunu başardığında, insandaki her özellik, ait olduğu âleme açılan bir pencere işlevi görür. Böylece insan, hem fiziksel hem de metafizik âlemleri algılayan, her iki boyut arasında bir köprü vazifesi gören bir varlık hâline gelir. Allah’ın mükemmellik sıfatlarına hem mazhar (onları üzerinde taşıyan) hem de müzhir (onları yansıtan) olur.

Bu kavramı açıklayan önemli bir hadis-i şerifte, Muhyiddin-i Arabî şu ifadeyi kullanır: "Gizli bir hazineydim; bilinmek istedim ve mahlûkatı yarattım." Bu söz, yaratılışın temel sebeplerinden birinin, Allah’ın sıfatlarının ve güzelliğinin bilinmesi olduğunu ortaya koyar. İnsan, bu yaratılış düzeninde en önemli aynalardan biri olup, Allah’ın yüceliğini ve kudretini yansıtma görevini üstlenmiştir.

Övgüye layık olan yalnızca Allah’tır ve O’na yönelen her türlü hamd, aslında insanın kendi varoluşsal hakikatine yönelmesi anlamına gelir. Çünkü insan, Yaratıcısının sıfatlarını idrak ettikçe ve onları yansıttıkça kendi kemalatına erişir. Bu bağlamda, övgü ve şükür yalnızca bir teşekkür değil, aynı zamanda insanın kendini ve Rabbini tanıma sürecidir.

İnsan ve Hamd İlişkisi

Hamd, insanın sahip olduğu yetenekleri, bilgiyi ve ruhsal derinliği nasıl kullandığıyla doğrudan ilişkilidir. İnsan, hayatının her alanında Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtarak, gerçek anlamda hamd edebilir. Bu, yalnızca dil ile yapılan bir övgü değil, aynı zamanda fiili ve haliyle gerçekleştirilen bir ibadet biçimidir. İnsanın ahlaki erdemleri yaşaması, yaratılmışlara karşı merhametli ve adil olması, ilahi tecellileri yansıtmasının bir göstergesidir.

İnsan, maddi ve manevi varlığını en doğru şekilde yönlendirdiğinde, içinde barındırdığı ilahi emanetlerin farkına varır. Örneğin, Allah’ın "Rahman" sıfatı insanda merhamet olarak tezahür ederken, "Hakim" ismi bilgeliğe dönüşür. İşte bu noktada insan, yalnızca kendisini değil, çevresini de bir aynaya çevirerek, Allah’ın isimlerinin yeryüzündeki bir yansıması hâline gelir.

Hamd ve Tevhid

Övgünün Allah’a has kılınması, tevhidin bir gereğidir. Kur’an’da hamdin yalnızca Allah’a ait olduğu vurgulanırken, bu ifade insanın bilinçli bir varlık olarak yönelmesi gereken hakikati de ortaya koyar. "Elhamdülillah" ifadesi, yalnızca bir söz değil, aynı zamanda bir hayat düsturudur. İnsan, her anında Allah’ın verdiği nimetleri idrak edip, bu bilinçle yaşarsa, gerçek anlamda hamd etmiş olur.

Hamd, insanın Rabbine olan sevgisini, minnettarlığını ve bağlılığını gösteren en güçlü ifadelerden biridir. Bu bilinçle yaşayan bir insan, yaratılış gayesini idrak eder ve hayatını bu doğrultuda şekillendirir. Böylece insan, yalnızca bireysel bir varlık olarak değil, tüm kâinatla uyum içinde olan bir kul olarak, Allah’ın rızasını kazanmaya yaklaşır.

BATÜ Dr Öğretim Ü. Osman A.

01 Nisan 2025 3-4 dakika 33 denemesi var.
Yorumlar