Hayat
Bugün hava çok sıkıcı antalyada, üst üstte gelen sorunlarda cabası.. Çekip gitmeler geliyor bazen içimden, mutsuzluğun sorunların olmadığı şiir tadında yaşanılabilesi yerlere. Varmıydı aca böyle bir yer.. Elinde bir bardak kahveyle oturmak dışarıda yıldızları seyretmek gökyüzünde kaybolabilmek, hatırlamak geçmişte ki en güzel günleri, derinden bir fırt sigara çekmek ve kapatıp gözlerimi sadece onu düşünmek, tüm benliğiyle gelmesini beklemek öylece kıpırdamadan.. Bazen öyle çok istiyorum ki bunları. hayatın dur durak bilmez akıntısına kapılıp gidiyordum peki ne zaman bir kenara bırakıp işte bu senin yerin diyecekti onuda bilmiyorum. Bazen bir mum veriliyor elime bu senin deniyor taki mum sönünceye kadar, o mumun sönmemesi mümkündü de benmi bilmiyordum. Hayattan herkes gibi beklentilerim vardı kendimce, özentiler haline getirilmemiş. Yaptıklarımla yetinmeyi biliyor, üstüne neler katabileceğimin hesaplarını yapıyordum. Bazen birden duraksıyor hayat o an iisyan çığlıkları atasım geliyor durduruyorum kendimi, hemen pes etmek yokk... Hayatın süslü ışıklarındanda geçtik zamanla, o anlarıda o ışıkların altında bırakmasını bildik.. Bir söz vardı; Üç kuruşluk insanlara beş kuruş değer verdik, kalan iki kuruşa bizi satmaya çalıştılar.. Bir yar sevdik o üç kuruşluk insanlarla karşılaştırıldık.. En nefret ettiğim özentilerde vardı belki içinde.. Neden demeye gerek yoktu çünkü bütün soruların cevabı zaten hazırdıı.. Ne ona yazılan şiirlerdeydi gözü nede onun için hiç koparılmamış duygularda peki neydi? İşte en zor soru buydu.. Hayat dediğimiz mutluluk dediğimiz güzel giyinip başkalarının beğenisindenmi ibarettii. bence değil... Hayat bana borçlusunnnn...