Hayat

Hayat çok garip oyunlar oynuyor. Bir gün günlük güneşlik hava, ertesi gün yerini fırtınaya bırakıyor. Sakin hava, yerini rüzgarlara bırakıyor, kendini teslim ediyor adeta.

Bazen gülerken kendimi huzursuzluğun içinde buluyorum. Yüreğim sessizce ağlıyor içimde, dokunamıyorum. Tanımıyor kimse beni, bilmiyor içimdeki yüreğin ne denli yaşama küstüğünü. Yalnızlığın içimdeki tohumları gün geçtikçe büyüyor, korkuyorum. Kimsenin bilmediği hayallerim vardı, her gece yatmadan önce hayaller kurar öyle uyurdu bedenim. Her giden birini söküp aldı benden, her dokunan bir can aldı gitti benden. Her yalan bir ömre bedeldi benim nefesimde. Ben çok değerliydim ya, değersiz herkes hayatıma girdi, çaldı gitti.

Sevgi karşılığında sevgi vermek bu kadar zor muydu bilemedim. Ben mi hata yapıyordum yoksa siz mi. Ağladığım her damlada kan vardı ama hiç görmediniz. Konuştuğum her sert sözde aşk vardı ama dinlemediniz. Kendimi sizlerden korurken acıttım ben. Bu ilk defa canımı yakışım değil, her seferinde bile bile yalan sizi soktum ben hayatıma, hep kaybettim, hep tökezledim ama bir kendimi bildim.

Ben yüreğimi sevgiyle büyüttükçe siz nefretle küçülttünüz, ama yüreğimi değil içine saklamaya çalıştığım sizi. Bana sevmeyi öğretmediler ben sevgiyi içimde bildim, yaşadım. Sevgi öğrenilmezdi tıpkı sizin taklitlerini yaptıklarınız gibi. Bana dokunan eller olsun istemedim ben, yüreğinde dokun istedim bana, beni yüreğinle sev istedim, bana bedeninde saygı duy.

Sayfalar dolusu yazabilirim beni ve sevgiyi ama neye yarar ki siz sevgiyi bilmediğiniz sürece. Ben ne dersem diyeyim siz hep başka dilde konuştuğumu düşüneceksiniz, ben ağlarken mutluluktan sanacak, uzaklara daldığımda dertliyim bileceksiniz. Oysaki ben O nun için ağlıyor olacağım, uzaklara belki rüzgar koksunu getirir, belki düşlerini hayallerime katar diye bakacağım. Sizler beni hiç tanıyamayacaksınız, çünkü sevgiyi canınızdan ayrı tutacaksınız.

Bir kalem bir kağıt ve bir yürek koydum hayatın tam ortasına. Yüreğime sığdırmaya çalıştıkça taştı hep, taştıkça kağıtlara yazdım, ne kalemlerim ne kağıtlarım yetti, hep daha çok yazdım. Görüyorum ki hep boşa yazmışım, değişen tek şey ben olmuşum, hayata gittikçe daha çok küsmüşüm. Daha çok canım yanmış, canım benden gitmiş.

Hayat bana çok garip oyunlar oynuyor ve ben bu oyunlarda oyuncu olmayı başaramıyor, tökezliyorum, korkuyorum.

31 Ekim 2010 2-3 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (3)
  • yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından. ...

  • 2

    diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.

    diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

    yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

    ...

  • 3.

    bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamız.

    bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. böylesine sevilecek bu dünya "yaşadım" diyebilmen için...

    Nazım Hikmet /////////////////////////

    Işıkla kal sevgili dost