Hayata Karşı / Yenik
Yıllar yılı biriken, çığlıklardan arta kalan bir düşmanlığım var hayata karşı. Sanki beni hiç umru görmeyen, kaale almayan bir vurdumduymazın teki hayat! Bilmem kaçıncıdır bu; beklemekten nefret ettiğim halde onlarca gün nasıl da sabırla yaşamı kendime zindan ettiğimi tekrar tekrar yineledikçe, açıkladıkça kendime, gerçekten de yılmaz gururuma çoktan ihanet etmiş, çoktan yılmış, çoktan düşmüşüm bilmem hangi yükseklikten, veya hangi uçurumun dibini boylayacağım bu gidişle?
Şimdi geçmiş bir anının silüetiyle yaklaşacağım hayatımın uçsuz bucaksız hayallerine, ve bir de bakacağım ki, karşılığını acı bir tecrübeye saklamışım. Tazelediğim, tazeledikçe de kendimi yitirdiğim anlardaki gibi, kimseyi görmek, kimseni sesini dahi duymak istemeyişlerime bakarsak, bu da bana iyi gelmeyecek. Uzun bir ağıt tutturacağım hayatın ta kendisine, belki de artık daha çok düşmemek, tökezlememek için, beni azad etmesi için yalvaracağım hayatın merhametine. Belki de tüm bunları yaptıkça öyle küçülecek, öyle kaybolacağım ki kendi içimde, ben bile dinlemeyeceğim artık sesimi; öfkeden kusacak, sonra kustuğumu yutacak, böylece bir geri iç dönümümle hiçbir şeye fırsat bulamayacağım.
Şu an lanetlere bulaştırmak isterdim yazdıklarımı, ama korkuyorum: Lanet yalnızlıktan, üzerimde baskısı bulunan her illetten, hayatın o eşsiz kavrukluğundan, umursamaz sillesinden, asla kabullenmeyeceği kıymet bilmezliğinden öyle korkuyorum ki.. Elimi, yüreğimi, düşüncelerimi kesen bu asi baskıdan öyle hırpalanıyorum ki, sahiden de artık kendi çaresizliğimden bile korkuyorum, garibim.
Geri dönüşümü olmayan sonuçsuz dersleriyle üzerime geldikçe hayat, çileden çıkma noktasında buluyorum kendimi. Bütün bunların bir karşılığını ararken bile, her şeyden ürktüğümden gerisin geri boşluğa yapışıyorum. Sanki öyle bir şey lazım geliyor ki bana, beni her şeyden üstün görecek, adeta yüceliğe eriştirecek; öte yandan beni asla yıldırmayacak, hayata karşı hiçbir vakit ezdirmeyecek, belki de bir fedakarlığın ta kendisi olacak bu.. Çoktan çoka bir düşmüşlükle beni yıldıramayacak, düşüncelerimi özgür kılacak, zincirlenen her duygumu istenen her yöne uçurabilecek bir fedakarlık gerek bana. Ama biliyorum ki, bu gidişle, hayat kendi bencilliğiyle yüzleşmedikçe, ne duygularım özgürlüğe kavuşacak, ne de umut ettiğim bir gelişme olacak..
Evet hayat, şimdi doğrudan doğruya sana sesleniyorum: Kendini her ne kadar bizden üstün görüyorsan da, aslında çoğumuzdan da güçsüz olduğunu açıktan açığa söylememe gerek yok sanıyorum. İşte bu yüzden hem senden korkuyor, hem de bir o kadar seni umursamıyorum ki, bizi bu zamana dek yıldırdığın onlarca olaydan sonra kendini daha da, belki bizden on kat, yüz kat daha güçlü görüyorsundur. Oysa ki, yanılıyorsun. Zira zorbalıkla, itaata zorlamakla, kaba kuvvetle kimsenin yüreğini kendine bağlayamazsın. Ne zorla sevdirebilirsin kendini, ne de bizi seviyormuş gibi görünerek yalancı yüzünü gizleyebilirsin. İyisi mi hayat, sen iyiden iyiye bırak bu zorbalığı, zira sana hiç yakışmıyor..
AĞUSTOS 2012