Hayatın güzel yanları...

Karamsarlığına kapılmış düzenin yolcusu gibi adımlıyordum sokakları... Yanlızlıktan korkarcasına hızla adımlarla arkama bakmadan yürüyordum kalabalıklara...Yoruldum ve terledim. Yol kenarı söğüt gölgesiyle serinlemiş,kahkahaların birbirine karıştığı bir kahveye giriyorum... Bir bardak çayımı içerken insanların muhabbetlerine kulak misafiri oluyorum. ''İşsizlik canıma tak etti abi, çocuklara okul kayafetlerini bile zor aldım'' içimi burkuyor bu cümleler.Elimden birşey gelmediği için umursamamaya çalışıyorum, başka bir muhabbete odaklanıyorum '' ruhi geçen gün bizim komşu bi elbise giymiş afet olmuş yaw'' şehvet dedikodusu duymak istediğim en son şeylerden birisi. Çayımın bitmesiyle kendimi kirlenmiş ve ezilmiş duyguların cirit attığı mekandan dışarıya atıyorum... Düşünmek istemiyorum duyduklarımı. İnsanlığımdan utanıyorum, utanıyor ve nefretleniyorum... Seslerin dahada kalabalık olduğu bir yere gitmeliyim,sesler ve konuşmalar birbirine karışmalı ki anlaşılmamalı diyorum... Adımlarım dahada hızlanıyor, yürürken insanların yüzlerinde görmek istediğim bir ışık bile yok. Bu kadarmı karamsarlaştık..? Neydi bizi bu umutsuzluk vadisine çeken..? İki eli poşetlerle dolmuş yaşlı bir kadın,kendini zor taşırken birde yük almış kollarına... Geçim sıkıntısı diyorum kendi kendime...Allah yardımcısı olsun yaşlı ve garibanların. Sokak köşesinde yırtık elbiseleriyle çökmüş bir dilenci, başı yere bakıyor, eli ise semaya açık bir avuç. Ellerim cebimde ona bakarken parmaklarıma takılan meteliği fark ediyorum.Avucuna bırakıyorum parayı,yine gözleri yerde eli havada,belkide insanların yüzüne bakmaktan utanıyor...Bu acıyıda katıyorum yüreğime ve yürümeye devam ediyorum.Gördüklerim hızımı kesiyor iyice yavaşlıyorum bir bıkkınlıkla.Sahile geldim en sonunda sokaktan çıkmamla yüzüme vuruyor serin ve ferahlatan havası denizin.Kalabalığın sesi yükseliyor,seyyar satıcılara inat çığlık atan martılar uçuşuyor havada.Bütün duyularım bu karmaşada irkiliyor.Bulduğum ilk boş bank'a oturuyorum.Kulaklarım hiç ses duymuyor sanki ortalıktaki o kadar insana rağmen hiç bir ses yok.Hayat durdu sanki ağar çekim görüyorum herşeyi,belkide tansiyonum düştü,güneş yakıyor terliyorum.O anda 'anne' diye bir sesle canlanıyorum tekrar.Ağlaya ağlaya koşturan bir çocuk annesinin kucağına koşuyor,arkasında ise elindeki simiti paylaştığı kedi,korktu olucak sanırım.Küçük bir tebessüm beliyor yüzümde,tam arkalarında bir çift aşık görüyorum denizi seyrediyorlar,kızın başı erkeğin omuzunda,erkeğin ise başı kızın başına yaslı güzel bir aşk.Gözlerimi daha kalabalık ortamlara çeviriyorum,alnımdan süzülen terim dudaklarıma ulaşıyor,tuzlu tadıyla.Bir büfeden çıkarak koşan bir tezgahtar 'hanım efendi çantanızı unuttunuz' diyerek bağırıyor.Hay Allahım ne kadar unutkan bir milletiz. Az önceki halimden hiç eser kalmadı sanki ne bir somurtkanlık nede karamsar düşünceler.Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir dede'nin koluna giriyor serbest ve yamuk karavatıyla bir öğrenci,güvercinlere mısır taneleri savuran bir kız,taze taze 'yakıyooo' diye bağıran bir simitçi,vitrindeki kıyafete bakıp sonrasında 'acaba bana olurmu' diye düşünen bir bayan,elleri poşetlerle dolu birçok insan,kalabalıkta iç içeler.Rahatlamış bir huzurla denize doğru dönüyorum tekrar,elimin üstünü alnımda duran terlerimi sıvamak için kullanırken bir anda önümde bir peçete mendil beliriyor 'buyrun,çok terlemişsiniz, iyimisiniz..?'' Afallamış bir şekilde ''evet iyiyim'' diyebiliyorum sadece... Mendille terimi alırken,bana mendili uzatan insanın arkasından bakıyorum... O anda duraksayıp düşünüyorum. ''Hayata nasıl bakarsanız onu görürsünüz'' Sizede tavsiyem hayatın güzel yanlarına bakın ki güzelliklerle yaşayabilelim...

19 Ekim 2010 3-4 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar