Haydi na zdarovya
Beni ben yapan, ben arayışım.
'Yolu bilmekle, yolda gitmek arasında bir fark vardır.' Yıllarca öncesinden aklımda kalan bir beyaz perde repliği...
Aramak mı yolda olmak, aradığının farkında olmak mı?
Bu da benim kimsesiz repliğim!
İşte bu sorular, bütün efsunlu gerçeklerin anahtarı. Mısır'dan Antik Yunan'a, Roma'dan Uygurlara soru soranların bu köhne yolunu binlerce yıl ve milyonlarca deneyimin ardından hala takip etmek aptallık mı yoksa?
Ah atalarımın bin küsür yıllık yolculuğu... Genetiğime bıraktıkları Asya, Ortadoğu, Balkanlar, Trakya ve İstanbul... Hiçbir şey öğrenememişiz bu yolculukta; öğrenememenin kronik acemiliğinin mirası soru sormak ve ardından cevap aramaktan ve yola koyulmaktan başka.
Bir şişe Mastika ve hayallere gömdüğüm gençliğimin silinmeye yüz tutmuş hatıralarıyla avunuyorum ve örtüyorum aptallığımı çocukça ve kadim sayılabilecek sorularla.
Sonra ülkemin o veciz sözü geliyor aklıma: 'Felsefe yapma!' Sonra soruyorum laf arsında lider kim bu hafta? 'Başakşehir', diyorlar.
'Yok lan Başakşehir değil... Futbol rantının da peşinde olan Musa'sına gebe ölümsüz Firavunlar lider yirmibirinci yüzyılda!', diyorum... İçimden...
Sonra: "Haydi na zdarovya!"
Kahkahalar kahkahalar kahkahalar...