Haykırış Üzerine

Bir adam düşünün; her şeyini yitirmiş, hayata dair bir beklentisi olmayan, daima düş kırıklıkları yaşayan... Böyle bir insanın varlığını düşünün. Bu adam, her şeyini yitirmiş, sanki hiçbir şekilde düzelme şansı olmayan bir adamdır.
Bu adam elbette içinde umut taşımaz, umut taşımadıkça mutlu da olamaz.
Yaşadıklarını, gördüklerini, deneyimlerini tek bir noktada toplayarak, eler yaşama dair tutunduklarını ve haykırdıklarını.
Haykırır önce bu adam. Haykırdıkça umudu da körelir; adeta yok olur. Haykırdıkça bir kez daha anlar ne kadar acı bir vak'a olduğunu. Anlamazdan gelir elbette. Haykırır defalarca, olmadık işlerle tutunur o kara-kuru hayat dediği yasaya. Sanki bir mağaranın umutsuz başmüdürüdür o adam.
Elbette istediği bu değildir adamın. İstediği sadece kendini haklı bulmaktır. Ve haklı bulduğu her şeye ve herkese bir kez daha haykırır. Elbet sürecektir bu sonsuza dek. Olacaktır elbet bir şeyler; umuda yönelik, yaşama dönük.
(İşte hayatta umut olmalıdır. Umut taşımalıdır ki insan, haykırışa bel bağlamamalıdır.)

06 Şubat 2011 1-2 dakika 88 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar