Hayvan Sevgisi

' Hayvan besleyen ve bakan bireyler sevgi dolu ve anlayışlı oluyor üstelik kendine bakmayı da öğreniyormuş. '

İnsanların hayvanları terbiye ettiğini biliyoruz hepimiz, hayvanların insanları terbiye ettiği konusu ise size ne düşündürür bilmem ama benim kulağıma azıcık ilginç geliyor.
Bir birey düşününüz ki öncelik anne ve babasından olmak üzere okul öncesi eğitimden geçerek büyüyor. Zorunlu eğitim dönemi bitinceye yani yaklaşık on sekiz yaşına dek kaç öğretmenden eğitim ve öğretim alıyordur sizce ?
Bütün bu yıllar terbiye alamıyor da bir hayvandan terbiye öğrenmek durumunda kalıyorsa çok düşündürücü değilmi sizce de ?
Öncelikle belirtmeliyim ki ben de hayvansever tanımına uygun biriyim. Çocukluk yıllarımda yaz aylarına girdiğimizde daha okullar bile kapanmadan kent merkezi dışında bulunan bahçemize göç ederdik. Yaklaşık beş ay boyunca at ya da eşek sırtında kısa yolculuklar yapar, kedi ve köpeklerle yakın arkadaş olur ve de inek, koyun ya da keçi güderdik. Geceleri çakallar kapmasın diye tavuk ve horozlarımızın kümeslerinin kapılarını akşamdan sıkı sıkı kapatır, sabah olduğunda ise gün doğar doğmaz ötmeye başlamaları üzerine koşarak gider açardık. Ne var ki tüm bu saydığım hayvanların yuvaları vardı benim bildiğim, tavuk ve horozlar akşam olduğunda kümese; at, eşek ve ineklerimiz geceleri dam diye adlandırdığımız barınaklarına girerlerdi. Kedi ve köpekler için de tahtadan evler yapardık ve gece olduğunda orada kalırdı her biri. Gece boyu arada bir uzaktan denetlerdik bir sorunları var mı diye. Komşularımız vardı çevremizde, bazıları bizler gibi yazdan yaza gelenlerdi, bazıları ise kışlık evleri olmadığından hep orada yani bahçe evlerinde yaşayanlardı. Ben böyle bir bahçe evinde doğmuş ve yaklaşık on sekiz yaşıma dek her yaz dönemini aynı yerde geçirmiş, sapanı olmasına karşın hiçbir zaman kuş avlamamış, zarar vereceğini düşündüğüm bir hayvan olduğunda ise yalnızca korkutmak amacıyla yerden taş alıp atıyormuş gibi yapan, yani karıncayı bile incitmeye kıyamayan birisiyim.
Onca yıllık zamanda hiç kimsenin kedi ya da köpeğini evin içine aldığını, sofrasında yemek yerken ekmeğinden bir parça koparıp kedi ya da köpeğine yarısını verip öteki yarısını da ağzına götürdüğünü görmedim, duymadım. Kaldı ki, yerde hasırın üzerinde sofra bezi dediğimiz örtünün üstüne koyduğumuz sinideki tek bir tabaktan kaşıklardık yemeğimizi. Toz etmesinler diye gözümüz üzerlerinde olurdu da hiçbiri yaklaşmazdı soframıza. Büyüklerimizi dinler ve çoğu zaman uzaktan severdik tümünü de, elimizi sürmüşsek eğer hemen gidip yıkardık. Onlar çok pisti de şimdikiler mi çok temiz acaba ? Onlar çok kıl döküyordu da şimdikiler mi hiç kıl dökmüyor ? Anlamış değilim ben !
Eczacı bir arkadaşım vardı, işyerinin arka kısmı kocaman bir odaydı. Bir gün beni çağırdı yeni aldıklarını göstermek için. Girdiğimde gördüklerime hem çok şaşırdım hem de çok sevindim. Kafes teliyle köşe düzenlemesi yaparak içine 20-30 tane muhabbet kuşu bırakmış ve bir de ağaç dalı getirmiş doğaya uygun olsun diye. Uzun bir süre ayrılamadım odadan, günler geçtikçe ben de düşünmeye başlamıştım ki arkadaşım düşünce değişikliğine giderek tüm kuşları geri verip odayı boşalttı. O kuşların uçarken tüylerinden çıkarttığı toz ve tüycüklerin, odaya girenlerin sağlığını tehlikeye soktuğunu düşünememişti ilk anda. Her gün temizlenmesine karşın dışkılarının kokusu odanın ağır kokmasına neden oluyordu. Öncelikle çocuklar çok üzüldüler bu duruma sonra da ben. Ne var ki zararlı yanlarını anlatınca bize hak verdi küçükler de.
Bir ara armağan olarak bana da getirdiler muhabbet kuşu ve ben de bir süreliğine evde besledim. Üstelik bir başkası da karşı cinsini bulup getirince eşleşip yavru bile verdiler bize. Günde iki üç kez temizlik yapmamıza karşın başa çıkamadık ve önce çocuklara açıklama yapıp tümünü alıp bir başka arkadaşa ilettik.
Yokluğunu unutturmak adına kısa bir süreliğine balıklarımız bile oldu kavanoz içinde, daha sonra onu da çıkardık evimizden.
Gelelim günümüze ve konunun başka bir boyutuna.
Kısa süreliğine yazlığına gelen ve o dönem içinde sokak hayvanlarına aşırı ilgi gösterip onları yiyeceğe boğan arkadaşlarımızı anlamak olası değil.
Geldiği ilk günden gidene dek geçen sürede evinin önünde sayıları her gün artan sokak hayvanlarının, onlar gittikten sonra da alışkanlık yaptığından ötürü o evin önünde dolanıp ilginç ve değişik sesler çıkardığını, o ve onun gibi olan arkadaşlarımız düşünemiyor mu acaba ? O denli seviyorlarsa giderken de yanlarında götürmeyi neden düşünmezler besledikleri sokak hayvanlarını ? Geride bıraktıkları hayvanların nasıl bir çöküntüye kapıldığını, deyimi yerindeyse bunalıma düştüğünü ve birbiriyle yaralanma ile sonuçlanacak ölçüde dövüştüklerini birilerinin anlatması mı gerekir sizce ?
Yazık değil mi, kim ister onları bu duruma düşürmeyi ! Bu mudur hayvanseverlik !

Ne yanından baksanız konu hiç de iç açıcı değil. Özgürlük hiçbir yerde ve hiçbir şey için sınırsız değildir. Benim özgürlüğüm bir başkasının özgürlüğünü rahatsız edecek boyutta olmamalıdır. O ince çizgiyi herkes düşünüp ona göre davranmalıdır. Durum böyle olunca da ilk aklıma gelen, bireylerin özgürce dolaştığı alanlarda rahatsız olmamalarıdır, başka birilerince rahatsız edilmemeleridir. Ben eğer çocuğumun ya da torunumun elinden tutup parkta ya da sokakta özgürce ve korkmadan dolaşamıyorsam ne anlamı var belediyelerin onca harcama yapmasına. Hayvanını alan geliyor ve de üstelik kuralsız bir biçimde dolaştırıyor oralarda. Hayvanların dışkı kokuları içinde dolaşmak zorunda mı herkes ?
Uygarlık nedir efendim, nasıl bir şeydir ?

Şimdi bahçeli bir evim var, ben de istiyorum bir kedim olsun, bir de köpeğim.
Çevremi ve olup biteni gördükten sonra ve hele yazımın başındaki bilimsel saptamadan sonra ben artık ne kedi ne de köpek istemiyorum arkadaş.
Sözün kısası insan psikolojisine iyi geliyormuş. Haydi bakalım !
Birilerinin psikolojisine iyi gelirken ötekilerinkine kötü geliyorsa ne olacak ?
Yaşamım boyunca insanları çok sevdim, yararlandıklarım çok oldu, zarar gördüklerim de. Sanırım sizler için de durum hemen hemen aynıdır.
Bazı arkadaşların,
'- İşte bu nedenle hayvanlarla daha iyi arkadaş oluyoruz ! '
dediğini duyar gibiyim. Yanılıyorsunuz arkadaşlar !
İstediğiniz hayvanı sevin ve de istediğinizi besleyin evinizde, özgürsünüz. Yakın çevrenizi rahatsız etmeden yapıyorsanız sorun yok.
Herkesin düşüncesine saygılıyım, aynı düşüncede olmayabiliriz. Ben, dün de böyleydim bugün de, yarın da aynı olacağımdan hiç kuşkum yok.
Hayvanları seviniz ama insanları daha çok seviniz, hayvanların yerine insanları sevmenizi öneririm size. Üstelik hiçbir karşılık beklemeden seviniz, değerli olan da budur aslında.
Göreceksiniz ki böyle olduğunda gönlünüz aydınlanacak ve daha mutlu olacaksınız, buna inanınız. İçinizde büyüttüğünüz sıkıntıların bir bir azalıp yok olduğuna tanık olacaksınız, sevginin eritemeyeceği sıkıntı ve zararlı düşünce yoktur. Hayvanların buna neden olmasına gerek yok, siz kendi kendinize yetersiniz. Yenemeyeceğiniz bir şey yok, her şey sizin elinizde, üstelik sevmenin bir bedeli de yok. Gönlünüzce ve de çok seviniz.
Zaman geçtikçe hayvan besleyen bireylerden daha sevgi dolu, daha anlayışlı ve de daha çok kendine bakan biri olacağınızdan hiç kuşku duymuyorum ben.
Yakın ya da uzak çevremizde sevgiye aç, sevilmeye özlem duyan öyle çok kişi var ki, düşünemezsiniz.
Bence doğanın dengesi de burada saklı, özgür bırakınız hayvanları ; onlar da birbirini sevsin.Ne dersiniz ?

Sağlık, mutluluk ve de aşkla...

04 Mayıs 2016 7-8 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar (2)
  • 8 yıl önce

    Tabi ki güzel doğayı sevmek ve doğada yaşayan börtü böcek kedi köpek ve kuş cinsinden her bir yaratılmışı sevmek lakin burada parmak basılan nokta insan sevgisini de yüreğimizden eksik etmemek. Hayvan canlı ise insan daha da canlı, bir insandan kötülük gördük diye küsmeyelim diğer insanlara beş kişiden on kişiden yanlış hareket gördüysek bütün insanlar kötü değil ki. Güzel manidar bir yazı olmuş kutlarım Ayhan Ağabey...

  • 8 yıl önce

    Kesinlikle katılıyorum Ayhan. Bizim yazlıkta da aynı sorunlar var. Bu yaz erken geldim Narlı'ya. Sokağa terk edilmiş 3 tane Golden Retriever cinsi köpek görünce içim acıdı. Bunlar ev ortamında yaşayan hayvanlar. Nasıl kıyıp da sokağa bıraktılar! Üstleri başları yara içinde. Yolda korka korka yürüyorlar. Hayvan sevgisi buysa ben de yokum.

    Teşekkürler...