Hayvanlarda akıl var mı?
Kısa bir süre önce internette doğum anını izlediğim bir fil vardı. Bu filin, yaklaşık iki yıllık bir gebeliğin ardından yavrusunu dünyaya getirme anını ve onu hayatta tutabilmek için sarf ettiği gayretini gösteren bu kesit, gerçekten beni çok etkiledi. Aynı zamanda ?hayat?ın devamı için anne şefkatinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serdi.
Olay, Bali adasında, Safari Fil Park'ında cereyan ediyor. 9 Eylül 2009 tarihinde, Nicky isimli bir fil üçüncü yavrusunu dünyaya getiriyor. Sıkıntılı ve sancılı bir bekleyişin ardından doğum gerçekleşiyor ve anne fil, yavrusuna dönüyor. Ancak hayat göstergesi olan herhangi bir işaret alamıyor. Yavrusunu hareketsiz görünce anne fil birden hareketlenmeye başlıyor. Yavrusunu birkaç kez tekmeliyor ve gelip kontrol ediyor. Ama yavrusu hâlâ cansız... Tekrar tekmeliyor. Yine olmayınca sağa-sola doğru ittiriyor ve tekrar tekmeliyor.
Anne filin hareketlerine bakınca çok hızlı hareket ettiğini görmek mümkün... Çünkü yavrusu nefes alamıyor ve eğer bu normale dönmezse birkaç dakika içinde yavrusunu kaybedecek... Yani kaybedecek zaman yok!
Tekmelemeler neticesinde bir değişiklik olmayınca yavrusunu doğrultmaya çalışıyor. Ama böyle de olmuyor. Annelik şefkatiyle duyduğu ıstıraptan dolayı bağırıyor. Kim bilir, belki de yardım istiyor!
Ama başkaları yardıma gelinceye kadar iş işten geçebilir. Hemen kendi hortumuyla yavrusunun hortumunu kavrıyor ve birkaç kez kafasını salladıktan sonra kavradığı hortumdan yavrusunu yukarı doğru kaldırıyor. Bu uğraşlar sonunda yavrusunu bırakıyor ve yavrusunun ağzı geniş bir şekilde açılmaya ve yavru hızla nefes almaya başlıyor.
Belki de neredeyse iki yıldır çektiği sancıdan daha büyük bir acı yaşamıştı o anda. Ama yavrusunun nefes aldığını görünce, dinginleşmeye başlıyor ve belki de en rahat nefesi o alıyor. Olayı anlatan kişi, bütün bu olayı özetleyen o öz cümleyi söylemekten kendini alamıyor: ?Ne hayret verici!? Evet, gerçekten de çok ibretlik bir olay! (Bu muazzam hadiseyi şu linkten izleyebilirsiniz: http://medya.moralhaber.net/5207_Yasam_FilinDogumuVeIbretlikBirAn.html)
Bazen belgesel izlerken hayvanların çok ince ölçülerle hareket ettiklerini görür ve hayretimi gizleyemem. Mesela avını yakalamak isteyen bir aslan adeta komando gibi sürünerek avına yaklaşır. İyice yaklaştıktan sonra bütün sürüyü süzer ve gözüne kestirdiğine doğru atılır. Oysa aslan ürkütmekten ne anlar ki böyle sürünerek gider, diye düşünürüz. Mesela mirketlerde mükemmel bir dayanışma sistemi var. Bazıları yemek toplamaya çıkıyor, bazıları ailenin yeni üyelerini yetiştiriyor, bazıları da dışarıdan bir saldırıya karşı aileyi uyarmak için gözetleme yapıyor. Mesela arılarda ışığa göre harika bir yön bulma özelliği var. Akıllı insanların saatlerini, belki de günlerini alacak birçok matematiksel hesapları, onlar çok kısa bir sürede yaparak yönünü bulurlar. Mesela karıncalar... Mesela düşman saldırısına maruz kalınca ölü taklidi yapan böcekler... Sayfalarca sıralamak mümkün...
Hangi hayvana bakarsanız en az bir alanda çok hünerli olduğunu görmek mümkün... Belki insanların uzun uğraşlar, tecrübeler ve deneyler sonucunda öğreneceği şeyleri sanki öğrenip öyle geliyorlar.
Bütün bu kesitleri izleyince, insan ister istemez etkileniyor. Kim bilir böyle resmedilemeyen, kayıt altına alınamayan daha ne çok harika olay var!
Sinirlendiği zaman evleri yıkma gücüne sahip olan filleri, bazen küçük bir çocuk, eline aldığı küçük bir dal parçasıyla korkutarak istediği yere götürebiliyor. Bir file, bir de çocuğa bakınca arada bir dengesizlik görüyor insan. Her yıl Kurban bayramlarında şahit olduğumuz bazı sahneler oluyor. Bir boğa ipinden kurtulduğu zaman mahalleyi ayağa kaldırıyor. Bir boğayı zapt etmek için zabıtalar seferber oluyor ama yakalayıncaya kadar o mahallede adeta seferberlik oluyor. Bir de bütün boğaların kızdıklarını düşünün. Onları ip mip engelleyemez. Az-çok hayvancılıkla uğraşanlar bilirler ki boğalar kızdıklarında kalın zincirler bile onları engelleyemiyor.
Bunlar gibi ilginç ve insanı hayretler içinde bırakan çok hadiseler var. Sadece bir fil veya fil sürüsü değil, boğa veya boğalar sürüsü değil, aslanlar değil, yılanlar değil; bütün canlıları bu şekilde düşününce dehşet verici bir manzarayla karşılaşıyoruz. (Canlılar dışına da kendi gücümüzün üzerinde bize hizmet eden çok varlıklar var. Mesela Güneş de onlardan bir tanesi... Bir de onun kızdığını düşünün. Herhalde kızarmadık kimse bırakmaz.)
Oysa bütün bu canlılar -insanların onların varlığına saygı duymadan yaptıkları muamelelerine rağmen- insana düşmanca değil, tam tersi dost gibi, hatta daha ilerisi, hizmetçi gibi muamele ediyorlar.
Gerçekten de insan, akılsız-şuursuz diye nitelediği hayvanlardan böyle şuurluymuş gibi ve hatta çok zekice hareketler görünce, bunları nasıl yaptıklarını merak ediyor. Ve ister istemez ?Acaba neden bu hayvanlar bu kadar akıllı iken insanlara karşı acizleşiyorlar?? diye sormaktan kendini alamıyor.
Herkes bir şekilde cevabını bulmuştur ama ben -aralarında uçurumlar olan- iki seçenek görüyorum. Ya cidden akılsızdılar veya söz konusu insan olunca araya bir hat konuyor...