His Üzerine
“Hissedilen her şeye cümle kurulamıyor” diyor -Paulo Coelho. Belki bir hayatı bu kadar kısa bir cümleye kimse sığdıramazdı. His denilen duygu böyle işte, düğüm düğüm ediyor tüm kelimeleri. Boğazda takılan bir kuru ekmek lokması gibi. Acısı çok derinde, öldürdü öldürecek gibi. Nefesin kesiliyor, kalbin ağrıyor. Bir bardak su üzerine içmekle yutulmuyor veya kusulmuyor.
Hayatın her alanında aklı meşgul eden “his”, bir kalp krizinden daha hızlı öldürüyor insanı, fakat insan farkında değil. Yürürken, otururken veya arkana dönüp bakarken oluşuyor. Aşk gibi, sevgi gibi, sevda gibi; ama değil. Bu başka bir şey. Anlamsız, anlamlı gibi. Gülüşü farklı hatırlarsın, yüzünü farklı, konuşması farklı hatırlarsın. Ve her biri yıllara yayılmış ömür gibi. Zaman geçiriyor ama bitmiyor. Öldürüyor ama nefeste aldırıyor. “His”denilen bir duygu işte. Ne denilir bilmiyorum buna. Anlayan var mı? Yok mu? Artık pek de önemi kalmıyor. Alışıyor insan buna. Zaten alışkın insan her ana. Belki bir gün der. Bir umut yükler hissine, “umut fakirin ekmeği” ya , fakirim de ona sarılır. Ama asla olmayacak. Tam da bu yüzden uyanmalı insan, uzaklaşmalı hislerinde. Umursamaz tavır en iyi doktordur, iç dünyanın karmaşasında.
Hissettiğin hissedilmiyorsa, seni öldüren hissi sen de öldürmelisin. Hiç kimse hiç bir şekilde senden daha değerli değildir. His boğazına düğüm atıyorsa, sen de hissi için de bir yere düğümleye bilmelisin.
Hisset ama hissettirme.