Hızlandırılmış yaşam...
İstemeden de olsa, hayatı hızlandırdık, sanki çok uzun bir ömre sahibiz gibi...
En hızlı uçaktan, en hızlı trenden, en hızlı ne varsa ondan, daha hızlı hale getirdik, 'getirdiler' buraya, daha uygun aslında...
İnsanı şaşırtan yanı, hiç birimiz garipsemedi bu durumu, ilerletip, sahiplendik bile.
Bireysel olarak bu hızlılık içerisinde öyle şeyler yaşanıyor ki inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Kişilere sunulan sanal hayatta, herkes mutlu ve hayatını sürdürüyor.
Özgürlüğümüz sanal, düşüncelerimiz sanal, paylaşımlarımız sanal, gerçek olan tek şey modernize edilmiş kölelik...
Kahvehane köşelerinde kurtarılan ülke pozisyonundan, yüzyılın hızlı iletişim aracı olan sosyal paylaşım sitelerine terfi etmenin kıymetini de iyi bilmek gerek.
Eskiden birkaç arkadaşa içimizdekileri anlatabiliyorken, bu gün yüzler, binler, milyonlara aynı anda derdimizi veya görüşlerimizi aktarabilir konumundayız.
Kendimizi daha da hızlı hale getirmeye çalışırken oluşan yorgunluğumuzu bile, hızlı bir dinlenme şekline çevirme çabamızı da takdirle karşılıyorum...
Oysa, birer kaplumbağaya döndüğümüzün keşke farkına varabilseydik.
Aslında, hızlandırılmış yaşam arasında, 'slowmotion' yani yavaşlatılmış görüntü karesi olduğumuzun, en küçük tıkırtı duyduğumuzda, başımızı kabuğumuzun içine çeken, sindirilmiş kişilikler taşıdığımızın idrakine bile varamıyoruz.
Sanal kabuğumuzu kırılmaz sanıyorsak, yanılıyoruz, bir gün o kabuğumuz kırıldığında anlarız gerçeği...
Hiç birimiz asla Fatih Sultan Mehmet olamayacağız, Atatürk olamayacağız, bu hızlı yaşamın içinde, onlarla gizli bir yarış içinde olmaktan başka bir şey yaptığımız yok..!
Onların yaptıklarını rol model almak güzel ama onlarla yarışmak nasıl bir psikolojidir acaba?
Biz buna kısaca geçmişte yaşamaktan kurtulamayan, yeni nesil hızlı yaşamcılar diyebilir miyiz, dedim bile..!
Artık hiç kimse, sahip olduğunu sandığı şeylere güvenmesin, yenidünya düzeninde demokrasi deyip, terörist deyip veya hiçbir neden göstermeyip, sahip olduğunuzu sandığınız şeylere el koyabilirler.
Bankada yer alan paranız, eviniz, arabanız ve hatta çocuğunuz bile elinizden alınabilir..!
Buna hazırlıklı olun, bir gün başınıza böyle bir şey gelirse, ki gelmesini asla istemem, şaşırmayın, derim...
Patron benim diyen bir sistemin içindeyiz, çok hızlı olduğumuzu düşünsek bile, aslında bir o kadar yavaşız, sadece bize gösterilen ön plandaki görüntüleri değil, arka planda geçen kareleri görmeye çalışalım.
Boşuna aramayın, ortada patron filan da yok, yapay zekanın oyunları bunlar...
Kim bilir belki de ben böyle olduğunu sanıyorum, umarım yanılıyorumdur...