''Hoşça'' Kal
Yoruluyoruz galiba,uzak yerler çekiyor artık bizi hep.Yakında ki yarın bile cezbetmiyor.Bu oda çok soğuk,kat kat giyinmeyi de hiç sevmeyiz ama bu üşümelerimiz bundan değil biliyorum.Bir şeyler eksik,kanımız çekiliyor.Çift kişilik battaniyeye sarılıp izlediğimiz yalnız filmler ağlatıyor bizi şimdi.Kokusuna uyanıyoruz sabahları ,hala kılıfını değiştirmediğimiz yastığının üstüne sinen saçlarının kokusuna...
Ne yazsak kırgın kalıyor kelimeler,toparlayamıyoruz eskisi gibi bir cümlenin içine,hala iyi ve derinlemesine dinliyoruz insanları,ama anlatamıyoruz.İnsan büyüdükçe yalnız kalıyor ne garip...Halbuki büyüdükçe kalabalıklaşmalı.Biz düşünemedik,sabırsızlıkla büyümek isterken aslında diğerlerinin de gitme vakitlerine yaklaştığını,büyüyünce birinin hayatımıza dalıp sonra bir gün ansızın ''hoşça kal'' deyip gideceğini.Tutunup tunup her defasında düşünce insan,sonunda asıl her şeyden önce kendine asılması gerektiğini anlıyor.
Şimdi ortalıyoruz ömrümüzü,belki de sona yaklaşıyoruz bilinmez...İçimizde nöbet devrediyor aşk yalnızlığa.Acı, sokaklarımızı dolaşmaya başlıyor,ıslığını duyuyoruz uzaklardan,giderek yakınlaşan...Bir bakıyoruz kül tablaları ağzına kadar dolmuş,ne zaman içtiğimizi bile hatırlamadığımız sigaralarla.Her şarkıda,her yazıda,her sokakta,her yüzde aradığımız ve ağladığımız filmler aslında kendi hayatlarımız.
''Hoşça kal'' kelimesini ne kadar sık kullanırız,bunu hep bir tebessüm ile uğurlayan bir anneden,yarın görüşeceğinizi bilen bir arkadaştan duyarız çoğu zaman. Bazen de ''hoşça kal'' derler bize,''hoş'' tarafımızı yanına alarak giden,gerisini bize bırakan birileri; hiç de ''hoş kalamayız''...Yanımızda,bizim haberimiz olmadan son zamanlarını yaşarken gözlerini kaçırmaya başlar; ne kadar ''hoş'' şey yaşarsak,giderken yükü o kadar ağır olur diye...Hoşça bile bırakmaya gücü yetmeyen sevgiliye emanet etmişizdir o güne kadar, ona hoş şeyler yaşatmaktan bıkmayan kalbimizi; O ''hoş'' gider, biz anlarız ki, sadece ''kal''mışız...
Ve güçsüz hissederiz kendimizi,yıllardır bir yudum su içmiyormuş,yıllardır o kaldığımız yerde duruyormuşuz,hiç hareket etmemişiz gibi... Bence asıl güç olan gitmek değil,kalarak acısını çekmektir gidenin...Belki de bu yüzden giden hiç biz olamadık,gitmeyi bırak; gidiyormuş gibi bile yapamadık...Belki de en zor olanının bu olduğunu bile bile,asıl yükü biz aldık,bunu O'na hiç hissettirmeden...Arkasından bakarken her defasında içimizden ''sen git,sana kıyamam,ben kalırım'' dedik.
O ''hoş'' gider, biz anlarız ki, sadece ''kal''mışız...
tebrik edrim.yüreğinize sağlık.çok güzel anlatım ve paylaşım olmuş.