Hüzne Dair Her Ne Varsa İçinde Aşk Vardır

Bundan sonra söz verdim kendime hüzne dair şiirler yazacağım artık. Hüzün de yaşama dair bir olgudur biliyorsun. Her insan yaşamı boyunca illaki hüzünlenmiştir. O hüznün ucundan tutmuştur birkaç kez. Ama hüznünü sevinç’ e dönüştürecek bir şeyler oluyor zamanla. Veya mutluluğu yakaladığını sanıyor insanlar. Kandırılacaksın...

İnsanoğlu işte inanıyor körü körüne. Eskilerin dediği gibi, Aşkın gözü kör oluyor bazı zamanlar. Tutunacak dal arıyorlar çoğu zaman. Ama bilmiyorlar ki o dal çoktan çürümüş. Belki de haklısın çok büyütüyorumdur gözümde seni, aslında büyütülecek küçük konulardır bunlar, ama serde şairlik var söz geçmiyor yüreğe bazen. Naparsın...

Ulaşılmaza sevdalanmak çok zordur bilmezsin. Yürek işte ne yaparsın söz dinlemiyor çoğu zaman. Ama sen üzülme emi. Koşmak yok bundan sonra, yürüyerek gideceğim sonu olmayan karanlıklara. Sonunda biliyorum ölüm olacak. Ya sevdam ölür içimde, ya da sevdamı ben öldürürüm yazılarımda. Ya ben biterim ya da mumlar söner ve sevdam biter... Göreceğiz…

Kuru topraklardır besleyen ölümü ve sıkı bir yağmurdur yaşatan anıları. Ölüm bir mucize, bir varoluş veya bir masalın başlangıcıdır. Biz de o masalın içindeydik seninle. Ben kuru bir toprak, ben kurumuş bir yapraktım ve sen en acımasız kin dolu yağmurlarını yağdırdın gözlerime. Yeşeririm sanmıştım, sanmıştım ki çatlayan yürek topraklarım hayat bulacak seninle. Ama öyle olmadı güzel kız. Yanılmışım...

Çatlamayan yürek topraklarımı bile sen çöle döndürdün. Beni sen çürüttün, yaşarken ölümü tattırdın bana. Unuttuğum, unutmaya çalıştığım anılarımı bir sözle gömdün toprağa. Ama bilmelisin ki bu sevda son olamaz. Özlemini ve de anılarını zifir karanlıklara gömmek istesen de, çabalasa da kalbin, nefessiz kalsa da, yüreğinde depremler, damarlarında seller, beyninde fırtınalarla başlar senin mucizen; yaratılmış veya yaratılacak senaryoları henüz göremeden. Tadacaksın...

Çok uzak olsan da yanındasındır görüntülerin ve de dünya denilen bu koca gecekondunun. İnsan kuzeye gittikçe güneyinden uzaklaşmaz mı? Ama sen yanında götürmelisin güneyini de, batını da, doğunu da, kuzeyini de. Kaybolacaksın...

Kararlar alınır belki bu olaya, kim bilir kaçıncı sürecin başlar, geleceğe adımın attırılır. Sanal senin için biter. Artık asıl mekânındasındır. Yağmursuz sel suları, karsız tipiler, rüzgarsız fırtınalar içinde yaşarsın. Nefes aldıkça acı çekersin çoğu kez. Akciğerlerine binlerce cam parçacığı batar, çünkü artık özündesindir, asıl olan budur ve bundan kaçamazsın. Yakalanacaksın...

Gerçek her yerdedir, geri dönüşü asla yok, asla geri dönüşü olmayan bir yoldur bu gidilen. Bazen kötülere iter seni çamurlara batarsın. Karalanacaksın...

Artık güneşin esaret ve dünyan kurallardır. Burada yani hakikat dünyasındasın, acınırsın, acıtamazsın, acıyamazsın ve kesintisiz acı çekersin. Çünkü gerçek acıtır ve gerçekler yakar canını. Ağlayamazsın...

 Bu günlerde ihtiyacımız var aşka. Sevilmeye muhtacız. Yürek susmuş, yürek yorulmuş biz bitap düşmüşüz. Bir zaman sonra yani yaş kemale erdiğinde neye yarar ki mutluluk, neye yarar ki sevişmeler. Unutulacaksın...

Zifiri karanlıktasın şimdi mantığının en ucra köşesinde, kederlerinin köşkündesin. Şimdi sen, yok olunması kaçınılmaz mekanların varoluş simgesisin. Bir yerlerde saklanıyorsun. Bulunacaksın...

Ama ben bu konuda ısrarcıyım, bilirsin ne kadar inatçıyım… 4...3...2...1 ve artık yoksun. Zamana yenilmediğin halde şimdi yenilgiyi hak eden yorgun yüreksin.

Emre Vehbi Alkan
Şiirbaz

27 Eylül 2021 3-4 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar