Huzurevi Ama Ne Kadar
Son yarım asırdır gittikçe yayılan ve devletin bir sorumluluk alanı olarak yaşlı, düşkün kimselere bakım için kurulan bu kurumlar elbette ki gereklidir. Zira, her kimsenin ona her bakımdan bakacak maddi kaynağı ve harcayacak zamanı ayrıca da yeterli bilgisi olmayabilir..
Aslında böyle değil, ama siz böyle anlamışlıktan gelin. Buna karşın, yetişmiş evlatları olan kimselerin ciddi bir anormal durum olmadığı ve sağlık şartları evde bakımı imkansızlaştırmadığı müddetçe, yaşlandı diye bu asırlık deneyimleri belli kurumlarda kendi hallerine bırakmak, insanlık için onur kırıcı ve alçaltıcıdır.
Onca zaman büyük emeklerle yetiştirdiği, yemediğini yedirdiği giymediğini giydirdiği kimseleri, sıkılmaktan ve sorumluluk almaktan kaçmak adına bir kuruma bırakmak; çürüyen sebzeyi çöp tenekesinin yanına bırakmak kadar üzücüdür. Elbette ki, ciddi durumlar ve psikolojik engeller nedeniyle ev bakımı yetersiz ise, buna insan olarak bir şey denemez. Fakat, çağdaş olmaktan, modern olmaktan bahsedenlerin; anne- babalarını başlarından atarak, eve evcil hayvan almaları, insan olduklarını yeniden tartışmaya açmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın, hayvanlar da bizden saygı sevgi beklerler ama bir varlık kendini büyüteni sokağa atacak kadar yoldan çıkmışsa, onun yeterli duygulara sahip olduğunu düşünmek, beyni zorlamayı gerektirir. Bu özellikle kentselleşen bölgelerde ciddi bir yıkım olarak kendini sunmaktadır. Burada ucuz konuştuğum zannı ortaya çıkmasın. 4 yıldır sosyoloji gören biri olarak biraz da bu konuşmayı ele almamız gerekiyor. Her ne kadar, boşluklarla dolu yamalı elbise görünümünden kurtulamasak da.
Burada kişisel olarak konuşsam da, bu gerçekliğin virüs gibi yayıldığı hakkında şüphem yok.
Geleneksel yapıda, en azından çevrenin tavrı ve oturmuş olan değerler nedeniyle kişinin böyle bir uygulamaya kalkışması neredeyse imkansızken, kentte görünmezleşen ve kendi kabuğunda apartman dairelerinde yaşayanlar, tabii ki genel çoğunluk böyle olmamakla birlikte- anne-babalarına, bu hak etmedikleri revayı bir cahillik olarak sürdürmekte kararlı gözüküyorlar.
Bu, değerlerine, alışkanlıklarına ve manevi yönüne önem gösteren Türkiye gibi bir ülkede yaşanması ise, çağdaşlaşmanın bize olumsuz yansımalarından biridir. Çağdaşlaşma ahlaksızlık değildir, ama biz her nedense bir şeyleri model alırken önce kültürel olanını pratiğe uyguladığımız için, bu sorunlar bizde Batı'da olduğundan daha fazla duygusal tesir ortaya koymaktadır.
Burada; cümlelerimi bitirirken; eğer mümkünse, hiçbir evladın bu psikolojik çöküntü uygulamasını anne-babasına reva görmemesini, bir insan olarak diliyorum... sevgiyle kalın. 02:18 27/04/2012