İlk Göz Ağrısı

İlk Göz Ağrıma...

Bu satırlar sana sevgilim. Harf harf, hece hece, cümle cümle seni yazacağım... Gel birkaç dakikalık geçmişe dön benimle. Hep sustuğum, seni sevdiğim ama söyleyemedim okul çağımıza gidelim. Oturalım o kurşun kalem lekesi sıralara. Ve yazalım sınıfın kara tahtasına, beyaz tebeşirle 'Bu Aşk bu Sınıfta başladı' ibaresini. Aç kareli defterini ve başla yazmaya'İlk göz ağrısı' diye...

Tesadüf kelimesi yok benim lügatimde, kaderciyimdir. Ama sen istersen tesadüf diyebilirsin. Sen tesadüftü de bense kader, aynı sınıfı paylaştık seninle. Nasılda şaşırmıştım seni ilk gördüğümde. Neler hissetmiştim o çocuk halimle sana dair. Daha annesine düşkün bir çocuktum oysa. Nerden bilecektim annem dışında bir kadına âşık olacağımı. Nerden bilecektim kalbimin farklı bir çırpınışının olacağını? Bilemezdim, bilmiyordum da tüm bunları. Lakin sen bunu yaşatmıştın bana. Ne güzel zamanlardı o zamanlar... Seni gizli gizli sevmenin bile ayrı bir tadı vardı. Ben bunu çok tattım. Hem de birkaç gün öncesine kadar. Dur gözlerini açma,uyanırsın sonra anımsadığımız'geçmiş' hayalimizden...

Bak orda en arka sırada oturan benim, sen en önde oturuyorsun. Arkan dönük beni göremiyorsun, benim gözlerimse hep üzerinde... Farkında değilsin biliyorum ve hiç farkında olmadın da... Nasıl becerdim bilmiyorum ama becerdim işte sevdamı saklamayı. Düşündükçe şaşıyorum kendime, o yaşımla ne büyük hayaller kurmuşum diye. Bir çocuk düşün henüz 13-14 yaşında... Ve bir kızı seviyor. Tutmuş beyaz gelinliği giydirmiş kızın üzerine. Küçücük vücudunda kocaman bir takım elbise, kendi düğününde çiftetelli oynuyor... İnanılmaz değil mi? Lakin itiraf etmeliyim gelinlik sana ne kadar yakışıyordu anlatamam... Sen o zamanlar benim için giymiştin o gelinliği hayalde de olsa...

Saatin tiktakları hızlandı. Yelkovan akrebi kovaladı durdu... Böylece hızla geçti zaman. Ben senin hayalini kurarken sen bir başkasıylaydın bir yıl sonra. Ama seni hiç suçlamadım, suçlu bendim. Sustum, susmalıydım ya da hep susmak zorunda bırakıldım. Bu benim yaşadığım ilk 'sen' acısıydı.
Okul bitti, eski aşkında gitti. Ve bizim yollarımız ayrıldı farklı liselere yerleşmemizle. Seni zaman zaman görürdüm kız lisesinde. Yine hayalini kurardım. Kendime söz verirdim. Bir gün gelecek söyleyeceğim her şeyi, tüm sevgimi kusacağım suratına derdim. Olmadı bunu her söylediğimde diğer yanım sırası değil 'derdi.

Ben hep böyle kendimle savaşırken, sırasıydı sırası değildi diye bocalarken koca bir üç yıl daha katıldı geçmiş sahnesine. Senin okulun bitti, bense hala öğrenci. Sen iş kadını oldun, ben öğrenci olarak kaldım. Hala öğrenciyim ya neyse... Evet dedim ya sen oldun bir iş kadını. Bir gün işyerinde gördüm seni... Nasıl da yakışmıştı elbisen. Ben seni hep çocukluk halinle, hani ilk âşık olduğum zamanlardaki o sessiz, pileli etekli, beyaz külotlu çoraplı, tokalı siyah ayakkabısıyla okul koridorlarında yürüyen kız olarak düşlerdim. Oysa yetişkin bir kadın duruyordu o masada... İçimde bir gurur ve aynı zamanda tatlı bir hüzünle bakarak geçtim o koridordan. İlk ve son görüşümdü seni o masada.
Hiç gitmedim tekrar oraya... Ama hayat hep gösterdi seni bana bir şekilde. İşe giderken, iş sonrası ya da sen gezerken... Sen görmedin beni çünkü ben sadece bir ayrıntıydım. Sense bu 'ben' ayrıntısına hiç takılmadın... Ben senin için sadece iyi bir arkadaştım. Güvendiğin iyi bir arkadaş... Oysa bu arkadaş kadar kimse sevmedi seni! Ben 'sen' hayaliyle yaşadım uzun süre. Ve seni hep yaşattım yüreğimde. Bir umutla bekledim seni, bir umutla sabrın sınırlarını zorladım. İşte tüm bunlar bir öğlen yemeğinde öldürüldü bir erkek tarafından. Tüm kurduğum hayaller yıkıldı. Sana araladığım umut kapıları ardına kadar kapandı. Her şey birkaç dakikada oldu. Düşüne biliyor musun? Benim yıllarımı verdiğim senli bir gelecek hayali birkaç dakikada bir yabancı tarafından öldürüldü. Hemen karşında oturan, o adam benim umutlarımın katiliydi, seninse nişanlın... Geç kalmıştım, kaybetmiştim seni. Sen o masada öğlen yemeğini yerken bense garsonunuz olarak, tüm yıkılmışlığımı servis ettim size. Ve siz tüm iştahınızla yediniz katışıksız sevdamı.
O an bir seçime zorladı beni hayat. Ya seni hep sevecektim ya da seni kalbime açtığım mezara ellerimle gömecektim. Olmadı kıyamadım sana ve o karşılıksız sevdama... Başka bir yol çizdim kendime. Sensizliği kabullenmek seçeneği belirdi gözlerimde. Ve kabullendim bir başkasına ait oluşunu.

Mevsimler geçti, mevsimler değişti. Ben o küçük ilçeyi terk ettim. Senden ve o kasabadan uzaklaştım. Uzun süre sen hayalini düşünmeyi bıraktım. Elimden gelenin en fazlasını yaptım seni unutmak için. Unutamadım ama alıştım. Yüreğimde hep sen varken başka kentte, başka kadınlarda seni aradım. Sen diye tuttum ellerini. Sımsıkı sarıldım, bastım bağrıma, titreyerek öptüm dudaklarını. Seni hiç koklamasam da hiç sen kokmuyordu o tenler. Kendimi kandırdım 'bir başkasına âşık oldum' diye. Ama gerçekler başka konuşuyordu. Ben hala sendeydim.
Her şeyin rengi değişti. Tek değişmeyen ise hızla geçen zamandı. Ve bu anlayamadığım hayat bizi bir şekilde karşılaştırdı yine. . Sen evlenmiş, boşanmıştın. Ben hala öğrenci...
Şimdi gözlerini açabilirsin ilk göz ağrım. Bundan sonrasını sende biliyorsun. Sadece birkaç gün öncesinden bahsediyorum. Her şey bir anda gelişti. Hala şaşıyorum kendime!..Onca yıl susan ben, bir anda dökmüştüm içimde ne varsa. Oysa ne kadar dolmuş içime senin sevdan. Ne varsa içimde döktü dilim.

Peki, sen sevdin mi beni?

Hayır, sevmedin; takdir ettin ve seni bu kadar çok seven birini geri çevirmedin... Ben bunu istemedim sevdam, ilk göz ağrım. Ben hep bir gün âşık olursun düşüyle yaşadım. Beni en az seni sevdiğim kadar seversin arzusuyla... Sevgime duyduğun saygı, bana âşık olmadığın gerçeğini değiştirmiyor. Ve ben çıkıyorum, birkaç gün misafir olarak kaldığım hayatından. Yüreğimde ki bunca yılın birikmiş sevdası boğacaktı seni... Taşıyacak gücün yoktu bu kocaman sevdamı... Seni yormadan, daha önce de olmadığım hayatından çıkıyorum sessizce... Kısa sürelik de olsa dimağında yankılandı adım. Benli bir gelecek düşledin iki günlükte olsa. Bu mutluluk bir ömür yeter bana. Unutamam seni fakat alışırım birçok şeye alıştığım gibi... Şimdi aç avuçlarını. İster sakla, istersen yak. Bu benim 'Seni Sevmek' adlı hikâyemdi. Ben artık tek başıma taşıyamayacağım, seni sevmek meselesini...

Elveda!
İlk göz ağrım, o çocuk yüreğime sığdırdığım, o yürekte büyüttüğüm, daha önce kalbime gömemediğim, gözleri kahve renkli kız. Artık seni kalbime gömüyorum.


Not:
"Şebinkarahisar!
Benim çocukluk yıllarımı bağrında barındıran. Bir zamanlar beni anne şefkatiyle kucaklayan. Kendi küçük, yüreği kocaman insanların kasabası... İlk aşkımın, bu yazıyı ithaf ettiğim o ilk göz ağrımın doğduğu yer!
Seni ve siz Şebinkarahisarlıları çok seviyorum."
Ufuk Közleme

08 Ocak 2011 7-8 dakika 15 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 10 yıl önce

    ilk aşklar unutulmazmış dedikleri bu olsa gerek :)

    inşallah seni senden çok sevenler çıkacaktır bir gün karşına

    bazen en büyük sevdaları yüreklere gömmek gerekir ne yazık ki.

    kutlarım Ufuk kardeşim yüreğine sağlık.