İnançta Tarikatın Yeri
İnsanlar tarih boyunca inançları uğruna savaşlar vermişler. Fikirlerini kabul ettirebilmek için üstünlük göstergesi olarak dini süslemeye kalkmışlar.
Tarikat (yol) tutmuş bazıları. Üstün saymışlar kendilerini.
Ne yazık ki; bazen hoşgörüyü unutuvermişler. Dinin gereklerini değil de beşer ne isterse onu yapma arzusuna düşmüşler..
Hoşgörü ve sevgi yaklaştırır inanan insanı Allaha. Şükür terbiye eder aklı sıradanlıktan çıkar insan.
Kimseyi aşağılayamaz.
Yaradan hoşnutluğu vardır yalnızca.
Neden sürüklenir insanlar böyle yerlere.
Niye aklı kullanma işini başkalarına yükletme yolunu seçmiş insanlık.
Niye, neden, nasıl zaman.
İslam anlayışı tarikatlardan ibaret olmadığı halde niye öyle sunulmuş.
Daha iyi bilen insanlara güvenilmiş..Peki ya o insanlar yanlış yapıyorlarsa..
Kuran da da bu açık dile getirilmiş zaten..insan hata yapar..nankörlük yapar.. tövbe kapısı bundan dolayı açıktır. Ama ya hatasını bilmiyorsa ve bu yüzden de devamlı olarak işliyorsa..
Bunu tarikat mı durdurur..ya da tarikat şeyhlerimi örter bütün günahları..
Bağlı olunma, belli duaları belli sıralık içinde belli zamanlarda okunup dualar etme bir nevi rahatlama terapisi gibi aslında..Ben açıkçası öyle görüyorum.
Rahatlamış olarak evlerine döner cemaatin duasından sonra insanlar, öyle ya verilen görevler bitirilmiş aklanmış paklanmışlardır..
Ya gerçekte öyle olmadıysa ya buna şirk karıştıysa ne olacak..
İşte en büyük tehlike.
Allah muhafaza etsin.
Tek Tanrılı anlayışta; kul Allaha yakarır ancak..araya kimseyi katmadan.. o zaman bu cemaatler nasıl çıktı..neden bu kadar tutulur oldular dersiniz..
Açlık
Bu bildiğimiz gibi bişi değil.
Yaradan daha yakın olmak, cennete kolaylıkla girmek, dünyadan geçmek bir nevi.
Dinin farklı algılanması ailede korkutularak yaradanı anlatmak ve ibadetin diğer taraf için değilde dünya için gerekli olması gerektiği izah edilememesi bütün bunlara zemin hazırlıyor.
Ölü bir zihin yobazlığı.
Aç olan bir zihin ne yapar doymak ister diymi. Açlığını bastırmak için ordan oraya atar kendini. İşte o anda ona doğal gelen bu yolu seçer.
Oku olan ilk emir olmasına karşılık toplum ne kadar okuyor ortada.
Herkes birbirinin ağzına bakıyor; falanca öyle demiş , şu hoca bunu söylemiş falan filan....
Akıl niye var o zaman.. madem güdülmekti niyet neden yaradan aklı vermiş bize..yalan iftira dedikodu yapalım diye mi?
Merak ve düşünsellik; işte bu iki değer nizam içinde sürse.
Merak etmezsek nasıl öğreniriz peki. İnsan evreni düşünmeli; yaradılışını duygusallığını, zekasını kullanarak. Bakar ama görmez isek bize hep başkaları müdahale eder. Yönlendirmeye çalışırlar kendi akıllarıyla. Onlar yaşarlar bizim hayatımızı..
Dönence gibi anadan oğula sürer gider.
Çocuklar daha büyümeden tarikatın içinde yetişirler. Fikirleri düşünceleri olmaksızın şartlanmış büyürler.
Özgür değildir düşünceleri. Sadece o dünyayı görmüşlerdir.
Kimisi gece çıkar dışarı hiç günah işlememek için, kimisi de karşı cinsle tokalaşmaz haram diye...
Sever ama gömer içine. Sıkar bütün duygularını yaşayamaz.
Hep mahrum kalır öteki dünyadan. Özenti kalır içinde. Tutamaz ki sevdiğinin elini bile.
Bu onun için inancına terstir çünkü, yanlıştır.
Cemaatin dışlamaması lazım gelir. çok korkar dışlanmaktan kovulmaktan.
Allah için değil de başkaları için yaşar sanki.
Yirmi yıl kadar oluyor zekiye ile tanışmıştım.
Çok güzel bir hanfendiydi zekiye.
Yeni evliydi, eşinden dolayı tarikata girmişti.
Gündüz evdeydi. Sadece gece çıkabiliyordu dışarıya.
Sadece gözleri görünüyordu çarşafını giyince.
Onu anlamaya çalıştım kolkola çıktık bir gün dışarıya.. bir saatlik bir yolculuk yaptık.
Dolmuşta sohbet ettik
Sesin duyulması bile günah sayılırmış ya, yinede zekiye konuştu.
Bir ara düşündüm madem böyle düşünüyor niye böyle diye...
Bu kadar baskı içinde bu dünyada yaşamak ne kadar zordu onun için..
Şimdi nerde ne yapar bilemem insallah bu durumdan sıkılmamıştır..
Ne insanlar gördüm boş kafalarla hatiplik yapan, ne insanlar gördüm sukut içinde dinini yayan...
İnsan aklı böyle işte, bazen hiç bilmediğin insanların peşinden sürükler, kul olur kula..
Bazen de aklını işletir anlattırır.
İlim idrakında olursak ne haktan geçeriz
Ne de yardan.
Bütün güzellikler bizim için bu can sıkıntısı neden dir..neden zorlaştırır insan yaşantısını.
Dimağ aç ey ahali onu tekkede doyurmaya çalışma
Oku, okut güzelleştir hayatını
Benim gibi tembel olma :))
sevmeden inanç olurmu
sev gönül aç kalma
nihai bulur o zaman
ruhun
özümsersin özünün güzelliğini
.....
2010-mayıs
Edeb Ya Hu
İslam inancında tarikatlar sonradan hacı, hocanın kendine göre yorumlamasından ortaya çıkmışlardır. Oysa İslamın gerçeği tektir. Kılavuzu da Kuran ve Peygamberimizin söyleyip, yaptıklarıdır. Peygamberimizin ne mezhebi ne de tarikatı vardı. Benim de yok!! Bu mezhep ve tarikatlar senin dediğin doğru, benim dediğim doğru diyerek, müslümanları birbirine düşürmekten ve batıla itmekten başka bir işe yaramamıştır. Zamanla bunlar günümüzde çıkar toplulukları haline gelmiştir. İslamı ilk çıktığı zamanların gerisine taşımışlardır. Ne yazık!!
Başımıza ne geliyorsa cahillikten geliyor. Bizim insanlarımız yönetmeyi veya yönetimde yer almayı sevmiyor buna aklımızda dahil,yönetilmek daha cazip geliyor herhalde..O yüzden de başımıza gelmeyen kalmıyor.Güzel bir konu seçmişsiniz ve güzel işlemişsiniz. Emeğinize sağlık. Saygılarımla..