İnsanlığa Namlu Doğrultan Fotoğraflar
Üzgünüm... Üzgünüz... Üzülüyoruz...
İnsan olarak, insanlığımızdan utanç duyacağımız bir çağın öfke kusan, nefret büyüten sokaklarında yalınayak yürüyoruz. Her geçen gün, yeni bir dram ve utanç tablosunu sergiliyor gözlerimizin görme ahengine kurşun sıkarak.
Bazı anlar, bazı durum ve trajediler beynimizin en ücra köşelerine kadar tahribi yüksek birer kayıt olarak işlenmiş durumda.
İnsan beyni, olay ve durumları, yaşanılmış hatıraları hatta yazı, fotoğraf ve daha birçok metaryali kişide bıraktığı etkiye göre adeta kodlayarak kaydetmekte. İnsan unutmaya çalışsa bile kaydedilen bu bilgi, durum, hatıra ve fotoğraflar ne yazık ki öyle kolay kolay silinemiyor beyin denilen vücudun kayıt arşivinden.
İnsanlığımızın ve dünyanın sadece çıkar amaçlı yaşam tarzını benimsemesiyle, giderek yozlaşan, zorbalaşan hayat modeliyle meydana gelen bana olduğu gibi birçoğumuza üzüntü ve utanç veren bir kaç fotoğraf ilk günkü sıcaklığıyla canlandı gözümün önünde.
Bu fotoğraflardan ilki ya da ilk aklıma geleni yıllardır hafızamdan silinmeyen ve bana insanlıktan ilk defa bu kadar derinden utanç duyuranı 1990 lı yıllarda açlıktan bitap düşmüş bir Somali'li çocuğun başında ölmesini bekleyen akbabanın bekliyor olması çocuğu yiyebilmek için. Ve ne yazık ki sözde insan olan başka bir akbabanın ise çocuğu kurtarmak yerine olayı fotoğraflayabilmek için bekliyor olması. Bir fotoğraf uğruna bir çocuğun yırtıcı bir kuşa yem olmasını beklemenin üzüntü ve utancı bir insan olarak bize ziyadesiyle yeterdi aslında.
Ama bitmemişti yıllar sonra hemen hemen hepimizin bir çırpıda anımsayacağı Rusya'nın hava saldırılarında yaralanan ve korkulu gözlerle sessizce tedavi olmayı bekleyen 5 yaşındaki Suriyeli Ümran bebeğe ait içimizi burkan utanç vesikası canlandı gözümde..
Bu kadar mı? Tabi ki hayır. Yetmemişti...Bir utanç vesikası da Muğla'nın Bodrum ilçesinde ailesiyle Suriye'deki savaştan kaçıp daha iyi bir hayat umuduyla çıktıkları yolda bindikleri teknenin batması sonucu cesedi sahile vuran 3 yaşındaki Aylan bebeğe ait fotoğraf.
Bir diğer fotoğraf ise insanlıktan zerrece nasip almamış, vicdansızlığı akıl sınırlarını zorlayan ve bir insanın ne ölçüde vahşileşebileceğini sorgulatıp insanlığımızdan utanç duymamıza sebep olan gazeteci bir kadının kucağında ufacık çocuğu olan bir mülteciye çelme takıp onları yere düşürmesi..
Ve son olarak hafızamdaki en yeni ve sıcak utanç vesikası ise daha birkaç gün öncesine ait. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması sonucu annesi ile birlikte ülkesini terk etmek zorunda kalan 3 yaşlarındaki Ukrayna'lı çocuğun babasının kucağında onunla vedalaşırken adeta ayrılmak istemeyişini dünyaya haykırırcasına sağlayıp babasının kaskını tokatlaması..
Üzgünüm... Üzgünüz... Üzülüyoruz...
Özetlemek gerekirse bu fotoğrafların hepsi insanlığımıza doğrultulmuş birer namlu, sıkılmış birer kurşun ve utanç vesikası olarak hafızalarımıza kazınmış kara bir lekedir...
Ve bir kez daha görülmüştür ki sadece acının değil, vicdansızlığın, zalimliğin ve zulmün de dili, dini, ırkı, rengi yoktur..
Çıkar savaşlarının son bulduğu, çocukların ağlatılıp bir hiç uğruna öldürülmediği, kimsenin ülkesini terk etmek zorunda kalmadığı, ailelerin dağıtılmadığı, insanlığın hiçe sayılmadığı, adaletin, barışın ve huzurun hüküm sürdüğü bir dünya ümidiyle....
Güne düşen değerli denemenizi tebrik ederim İsmail bey. Savaşların son bulduğu bir dünya olması dileğimle!
İnsanlığımızı öyle çok kaybettik ki bu yüzyılda bile hala barış diye inliyor kalplerimiz o bahsettiğiniz fotoğraflar insanlığın ayıbı olarak kara bir leke sürdü tarihe
Umudumuz bâki. Tebrik ederim İsmail Bey.