İnsanlığın Sınavı
İnsanlar ölüyor ülkemde. Aniden... Kolayca... Depremde, yağmurda, savaşta, kazada, maganda kurşununda, çete hesaplaşmasında, maçta, düğünde... Ölüyor. Geçen hafta Pazar günü öğle saatlerinde, Van'da meydana gelen depremde ölü sayısı ben bu yazıyı yazarken 573'tü. Ve 2000'in üstünde yaralı var. Enkaz altında hala insanlar olduğu sanılıyor. Umarız günler mucizeler doğurmaya devam eder.
Yurdun dört bir yanından yardım yağdı Van'a. Hala yürekli insanların var olduğunu görüp umutlandık. Arama-kurtarma timlerinin çalışmalarında umut bekledik. Sağ çıkanlara sevindik, çıkamayanlara ağladık. Sağ çıkıp direnemeyenler oldu. Bir kez daha ağladık. Gömdük acımızı. Yeniden umutlar bekledik. Bütün bunlar olurken yurduma bir kamplaşma sebebi doğacağını beklemezdik. Dedik ki en azından bugün, bu afette kendini canı acıyanlarının yerine koyar herkes. Yüreklilerimiz vardı. İnsanı ırkına göre ayırmadan ona yardıma koşmanın erdemini kaybetmeyenler... Ama hiç de azımsanmayacak bir çoğunluk da vardı. Kendi ırkının üstünlüğünü kanıtlamak için yardım edenler ve bir de 'oh olsun' diyenler... Aynı kategorideler... Çünkü ikisi de üstün olduğunu sanmanın yansımasıydı.
Peki, iyilik neden yapılır? İyilik, karşılığında maddi ve manevi hiçbir şey beklemeden, darda olanı dardan kurtarmak için yapılır. Aldığınız tek karşılık manevi hazdır. İyilik 'yapayım da ne kadar üstün bir insan olduğum anlaşılsın' diye yapılmaz. Hiçbir hesap içermemelidir. Aslında birazdan anlatacağım ikinci kategoriye bakarken bu anlattığımın gül suyuyla yıkandığını göreceğiz. Kötüler arasından iyiyi seçmeye çalışmak, bir ülke kaderi olsa gerek.
Son kategorideki tepkiler yürek burktu. Sosyal medya aracılığıyla aktarılan faşizan iletiler gözlerimize ateşten oklar gibi saplandı. Bazı televizyon programcıları da aynı durumun içine girdi. Ancak genel olarak baktığımızda medya, siyasi partiler ? belki de beklenmedik bir şekilde - sağduyulu ve duyarlı davrandılar. Bölgedeki düşük yoğunluklu savaşın sonucunda şuursuzca milliyetçi duygulara kapılmış büyük bir çoğunluk tarafından, düşmanca ve zalimce bir tavır takınıldı bölge halkına. İnternet ortamında okuyarak, etraftaki konuşmalara kulak kabartarak öğrendik zalimliğin içselleşmesini, normalleşmesini. Kimileri çocuklara bile merhamet etmemekten bahsediyordu. Büyüyecek ve dağa çıkıp hain olacakmış çocuk! O yüzden ölseler iyiymiş. Allah askerimizin intikamını alıyormuş kimine göre. İnsaf dedik bir hafta boyunca duyduklarımıza.
Sonra bir baktık bazı yardım kolilerinden çakıl taşı, toprak çıktı. Kimi yine başta söylediğim üstünlük kompleksleriyle kolilere Türk bayrağı koyabilmişti. Oysa o insanların, sıcak tutacak battaniyeye, bebek mamasına, bebek bezine ihtiyacı vardı. İnsani ihtiyaçlar... Hayatta kalmasına yardım edecek... Bir vatanı vatan yapan üzerinde özgürce ve mutlulukla yaşayan insanlar değil miydi?
Deprem oldu. İnsanlar öldü. İçimiz yandı. Acımız büyük. Enkaz altından hala insan çıkarılıyor şu dakikalarda. Canlı olmaları umuduyla... Ancak "oh olsun, Kürtler bunu hak etti" diyebilecek kadar ruhsuzlaşmış, kalpsizleşmiş insanların yaşadığı bir ülke, daha büyük bir enkaz altında kalmış demektir. Deprem insanlığımızda olmuş da çoktan yıkılmışız, bitmişiz...
Ya da insanın tarafında yer almanın erdemini seçerek yıkıntılar arasından yeni bir insanlık yeşerteceğiz.
''İyilik karşılk beklemeden yapılır'' Ne güzel bir yaklaşım. O oh olsun diyen densizleri zaten silmek lazım defterden ve her birşeyden. Bir düşünürde şöyle demiş ''İyiliğe karşı iyilik adalettir. İyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik, bağışlamadır ve insanlığın en yüksek derecesidir.'' Biz her zaman insanlığın en yüksek derecesine ulaşmaya çalışalım. Saygıyla...👍
Saygılar benden Ahmet Bey. Teşekkür ederim...
Sevgili Doğan, çok güncel, çokça; acıma-paylaşma duyguları işlenmiş insani bir deneme okudum kaleminden..Destekliyorum yazını, her sözünün altına ben de imzamı koyarak..Yüreğine sağlık..Söze ne gerek güzel sözün üstüne..Hep insanca kal..Kalemine sağlık..👍👍👧
Çok teşekkürler Şule...Sevgilerimle...