İnsanlık Hiç Yaşamadı ki Ölsün
Dünya; insanlığın yeryüzündeki yansıması, ilk ve tek kadim dostumuz. Onbinlerce yıldır, ustaca kusurlarımızı örtmekte ve tüm varlığını hizmetimize sunmaktadır. Karşılığında tek istediği saygı ve dostluğumuz. Biz bunu da çok görüyoruz tabii. Şuçumuz yok aslında doğamız gereği böyle davranıyoruz.
Genç bir bayanın yanındaki genç adam sokak ortasında güpegündüz birkaç kişi tarafından darp ediliyordu. Kriz geçiren bayan bir taraftan bağırıyor, baygınlık geçiriyordu. Altmışlı yaşlardaki adam ayıptır evladım diyerek ayırmaya çalışıyor bir taraftan da insanlık öldü mü? Ayırın adamı öldürecekler! Diye bağırıyordu. İnsanlık ölmüş müydü gerçekten yoksa hiç yaşamamış mıydı?
Doğal ortamda yaşadığı halde, ceylana ya da tavşana vahşi hayvan diyebilir miyiz? Vahşi; vahşet işleyendir bize göre. Yavrularının ve kendinin hayatta kalma mücadelesinden başka bir amacı olmayan aslan, kurt, çakal, timsah gibi hayvanlar nede vahşidir! Yavrularını beslemek için nasılda avlanıyor!
Ya bizler, medeni insanlar nasılız? Hiç düşündünüz mü? Düşündükçe utandım, küçüldüm, ezildim. Öyle acımasız bir manzarayla karşılaştım ki korktum.
Birisi bize tarihi anlat dese ne yaparız? Hemen başlarız, Hunlardan, Selçuklulardan, Osmanlıdan ve Cumhuriyet tarihimizden. Çinlilerle savaş, Malazgirt, Mohaç, Preveze, İstanbul'un fethi, Osmanlı-Rus savaşı, Çanakkale savaşı, birinci ve ikinci dünya savaşı... liste uzar gider. Tarihimiz hakkında kazandığımız ve kaybettiğimiz savaşlardan başka kaç tane olay anlatabiliriz? Dünyada kaç tane ülke vardır ki tarihi savaşlarla dolu olmasın? Dünyanın her yerinde savaş, kan, gözyaşı. Neden bir insan veya topluluğun mutluluğu başka toplumların yıkılması veya yok olması ile mümkün olmaktadır? Neden insanlarda hayvanlar gibi ayakta kalmak için güçlü olmak zorunda. Biz medeni ve akıllı canlılar neden sadece bizde olan aklı daha fazla yıkım, katliam ve vahşet için kullanırız?
Yavrusunu doyurmak için avlanan hayvan vahşi, bir nükleer bombayla yüz binlerce insanı hayvanı katleden medeni! Elinde tüm dünyadaki canlıları yok edecek silah bulunan ülkelerden korkmayız ama bir aslandan bırakın aslanı, yılandan, hatta fareden, böcekten korkarız. Kaç tane yılan zehirlenmesinden dolayı ya da fare kaynaklı ölüme rastladık? Bu nasıl bir çelişkidir?
Özetleyecek olursak; insan, yaşadığı habitat ve kendi popülasyonları da dahil her şeye zarar vermektedir. İçerisinde bastırılmış ilkel benlik ve vahşi duyguları bazen okul yıllarında arkadaşına saldırarak, bazen eşine ve çocuğuna şiddet uygulayarak kendini gösterir. Bazen de başka bir ülkeye saldırarak. Hepsinin temelinde aynı duygu yatar. Eğer kanun, yasa ceza, olmasa; beyefendi/hanımefendi insanlarımızdan kaç tanesinden korkmadan rahatça sokakta dolaşabiliriz. 'Sonunu düşünen kahraman olamaz' 'Tarih kanla yazılır' 'Atın iyisine doru yiğidin iyisine deli derler!' Cümleleri her şeyi özetlemiyor mu zaten?
'Bütün dünya buna inansa, bir inansa hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa birlik olsa uzansak sonsuza.' Dizeleri anlamını yitirdiği gün artık büyüdüğümü ve olgunlaştığımı anladım.