İntihar Mavisi Sulara Yazılan Sevda Mektupları - 2
Sildim. Kanlı gözyaşımı sildim sol gözümü kaybedince, kurumuş kanların nerden geldiğini düşünüyordum. Gerçi başıma geleceği biliyordum aslında, doktor geçen sene demişti 'gözlerin güzellikleri görmek içindir, sen nasıl zulmettin de yahut nasıl bir kaderin vardır ki gözpınarlarını kurutacak, kanlı yaşını akıtacak kadar ağırdır, ağlamak yasak!' diye. Oysa ben ona cevap olarak diyememiştim 'Aşk yüzünden...' diye... Benim sahip olduğum aşk, her kula sahip olamayacak cinstendi, güzel gözlerine kanlı gözyaşı ekerken diline şükrü ve sabrı serpiştirip, yüreğinde bir sus bıraksın ismini kendine sakladığın
Eski defterleri açınca baktım ki, neleri silmişim hayatımdan ve ne can kırıkları varmış ki benden geriye kalan, sonra o canlar bir ok olup vurmuş yüreğimden beni... Masada kalınca ruhum, annemi silmişim daha hiç görmeden, sonra kardeşlerimi silmişim, sonra bana bir an bile beddua etmeyen öykümsü kadınlarımda bir anlık huzur kalan aşkları silmişim, babamı mezara koyunca kendimi silmişim. Dayanamaz hale gelmişim, kaldıramamışım aşkın ellerimi prangalayan ateşiyle sevdanın ölümcül mutluluklarını, kırmızıya boyanan ihanete karşı durup sadakatimle birlikte yaşamayı silmişim. Yaşamayı silerken yanımda hiçbir sevgili, beni seven bir insan dahi kalmamalı, ben hayatım boyunca kıramam. Ama ben yeni yeni öğrendim kırmayı, bir aşk öğretti bana hayır demeyi, beni değiştirdi baştan aşağı ve yeniden programladı. Ama aşkla dolarken hücrenizin en ucra köşesine kadar diğer yanında da kalbinizin kaldıramayacağı kadar da ağır üzüntüleri de boyun eğmek zorunda kalabileceğiniz bir değişimdi bu... Çünkü ben ilk defa izin verdim bir ruhun ruhuma müdahale etmesine ve onun ben ölürken yakınımda olmasına dayanamadığım için Türk filmlerinde olduğu gibi yapmak zorundaydım. Mecburdum, mecburiyetlerimle dalga geçseler de, anlayamasalar da, söyledikleri sözlerin sonunda aitlik kavramlarını kaldırırken bana hınç duysalar da... Mecburiyetlerim yüzünden beni yargılamak yerine sadece ve sadece beni sevebilselerdi keşke insanlar, sorgulamadan, yargılamadan, güvenerek... İnternet denen dünyanın, yaşanan aşkların, yalanlarının bana göre olmadığını bile bile öyle bir soğuttular ki beni bir gün kendilerinin bile haber alamayacaklarını düşünmeden bunu yaptılar, ne yazık etrafımda bulunan her kadınla, internetten bana yazan her kadınla yattığımı sandılar. Oysa ben aşka aşktan daha sadıktım ve öyle de olacağım.
Yapmadığım şeylerle yargılandığımda cinnet ötesi bir duygu devinimi yaşayıp kendimi kaybediyorum. Durup düşünsem de bazen idrak edemiyorum belki de ama baktım ki kangren olan bir kol var ise ve bu ona da sana da zarar verecekse, hatta vermeye başladıysa düşünce olarak aşka bulanıp sevsen de ya o seni öldürür ya da her ikiniz için yaşamak adına kesmelisin o kolu... Kestim tüm kollarımı, çünkü asıl ben dayanamıyorum artık, nefes alamıyorum, benim adıma herkes özellikle sevdiklerim yargılamadan tut, işlere kadar her şeyi yapıyorlardı eve ben buydum ama bana bilerek yapmayın sizi seviyorum, seviyorum yeter demem rağmen bile bile yaptıklarında ölümü arzulamaktan ve bana o sonu yaklaştırmaktan başka bir şey yapmadılar. Oysa benim sevdiğim gibi sevebilselerdi keşke... Biz aşkı bir şeylerin üzerinde yargılayıp, kırıp dökerken yaşayamamaktan yitirdik bir kum tanesi gibi avuçlarımızdan... Ha şimdi başka bir kumla mı dolduracağım avuçlarımı, kalan taneler yeter bana son demimde.
Önce babamdı, şimdi sırada ben ve son anlarımı mutlu yaşamak istedim. Aslında kendimin de inandığım bir cümle vardı başkalarına söylesem bile beni anlayamadıkları ' Bu hayat benim değil!' Ben beni bir ruh anlar diye umut ettim, vardı bu yalan dünyada varlığına şükrettim ama o diğerlerinden farklı olmasına rağmen hayatın içinde benim için, benim adıma cevaplar veriyorlardı insanlar sorularına... 'Ben değersizim, değer vermedin bana hiç!' nerden biliyordun ki belki en çok sana değer verdiğim için sana böyle davranıyorumdur, çok sevmeme rağmen susuyorumdur, içime işleyen kışın sebebi sensizliğimdir. Ama seninle bir dünyada bir yerde olmasa da ruhen bir bütünüzdür. Ve ben ona göre davranırken, seni gözümden sakınırken senin bunları canımı acıtacak şekilde keskin yanlarını ruhuma çevirip bir neşter gibi vuruşlarından sonra canımın yanacağını hiç düşünemediğin için şimdi mecburiyetlerime senin mutlu olman için sensizliği ekledim. Kış dedim de kaç zamandır yatağım cehennem ateşinde olsa da benim içim üşüyor. Geçecek elbette, ne kaldı ki şunun şurasında. Yıllar önce çok sevdiğim hâkim abim otuz beşinde öldüğünde demiştim, bende senin gibi dayanmam diye... Söylenen sözler dua yerine geçermiş, dikkat etmek lazım. Babam rahatsızken, 'senden alsın bana versin' diyordum.
Üç günlük dünya derler ya hani, biz o üç günlük dünyayı aslında yoka sayıyoruz. Kitabımı çıkaramayacağım diye üzülmüyorum, benden sonra binlercesi var, çıkacak kitabım ve ben o gün kocaman gülümseyeceğim. Sevenim bana yeter, sevmeyenler üzülsün. Bugün moralim iyi, iyi halde yüreğimden dökülenler bunlar. Akşam saat 8 de uyumuş oluyorum, çocukken çok derlerdi akşam erken yatın diye hiç birini dinlemezdim. Kafam kaldırmıyor artık sesi, film izlerdim eskiden, annem yabancı bana ve tek istediğinin olacağını yüzünü yere eğmeyeceğimi biliyor ya sonrası... İnsanların hayatında olup mutsuz etmektense hayatlarında olmadığım zaman eminim daha mutlu olacaklar, etraflarında ikiyüzlü insanlar onları elde etmek için şiirler yazacak, aşk adına ne güzel sözler söylenecek kim bilir onlara, belki de beni tanıyanlardan birileri yazar olacak benden ilham alıp, günü yazısı seçilecek, günün şiiri belki de, yüzlerce insan cinsiyetlerine göre yorumlar yazacak kadınsa erkekler silsilesi olacak yorumlarda, erkekse kadınlar silsilesi, çoğu da ben senin yazına yorum yazdım sende benim yazıma gel yorum yaz dercesine iadei ziyaret bekleyecekler. Belki çok sevilecekler, ama hiç kimse benim gibi sevemez, yargılamadan, sorgusuzca ve sevdiğini düşünerek... Bugün güleceğim be şair, ve sandalyem yerinde dursun daha, devrilmenin sırası değil. Aslında işin içinden çıkamıyorum, her gün yasin okuyorum şeytanı defetmek için, geçen çarpan arabanın sahibiyle de ahbap olduk. İyi ki de çarpmışım diyor. Birileri hayatında tanıdığı için şükrediyor mudur acaba, birileri de mutlu oluyor mudur? Kim bilir....