İpek Yolunda Düşler
Bu yazıyı bitirdikten hemen sonra dışarı çıkacağım. Yarına girmişiz farkında olmadan.
Saatim birnoktaonbeşi gösteriyor. Ahmet Kaya'nın Acılara Tutunmak ezgisini mırıldanıp dururken kalbim, içimdeki canım marangozların işkencelerinde sıkıldıkça sıkılıyor. Ahmet Kaya öyle diyor. Yalanmış her şey yalan...
Belki aşağıdaki caddeye inerim. Anamın öldüğü binanın önünden geçerim.
Artık balkonlarında rengarenk saksı çiçeklerinin olmadığı, yabani güvercinlerin ıslatılmış ekmeklere üşüşmediği, orta kattaki dairenin pencerelerine baka baka geçip gitmeden önce, sanki televizyonlarda İstiklâl Marşı okunduğunu sanıp,
rahmetlinin çocuklar kalkın ayağa, yayılmayın deyişini yıllar sonra yeniden korka korka yaşarım...
Bilmiyorum.
Artık o günlerin geri gelmeyeceğini, sabah ezanlarından önce uyanan rahmetliyle balkonda oturup, arap saçlarını, fesleğenlerini, küpe çiçeklerini sularken, bana ikide bir Katerina'nın resmi nasıl gidiyor değişini, ya da bizimkiler gene azıttı, barış gelmeyecek o topraklara, anneannenler, dayınlar, teyzenler ne yapıyorlardır diye sorular sormasını itler gibi istesem de olmayacak duaya amin demeklerim orda öylece dikilirken, yine karşı balkonda oturan rahmetli Emine teyzemle demli çaylarını içerlerken, sen daha uyumadın mı evladım deyişlerini yeniden anımsamak dokunacak bana.
En iyisi inmemek o caddeye.
O zaman okulun oraya yürürüm. Okulun arka tarafında kalan bahçeye girer otururum. Sevgili resim hocamız Hasan Akın'ın sınıfı orada toplayıp resim yaptırışını yeniden görürüm. Olmuyor çocuklar deyişini, fotoğraf çeker gibi resim yapmayın, düşlerinizi renklendirin deyişlerini ve sınıfta beni yarı çıplak soyup model yapışını, kırk kişinin arasında inanılmaz utanışımı tebessümle karşılarım.
En iyisi mi oraya da gitmemek...
Koleje doğru yürürüm. Bir iki sallanan insanla konuşurum. Trafik ışıklarının yanıp yanıp sönüşünü izlerim. Kavşaklarda dikilirim. Belki bir ekip kimlik yoklaması yapar. Kimliğimi almalıyım yanıma. O satten sonra ters birilerine çarparım, nezaret filan, olmaz şimdi, evet, evet, belki de sevgili dostuma rastlarım. O benden daha çılgındır. Vakıf Bank'ın oralarda karşılaşırız.
Yoksa telefon mu etsem? Bu kez de heyecanlanır. Bir sürü soru sorar, yok yok sormaz, eskiden olduğu gibi yayan Atatürk Orman Çiftliğine oradan da Etimesgut'a kadar yürür şu tarihi İpek Yolu yürüyüşümüzü yeniden tamamlarız. Eğer o saatlerde Türk Kuşu açık olursa, evde inşa etmek üzere model uçaklardan bir tane alabiliriz. En iyisi aramak.
Değişiklik olur... Dönüşümüzde Japon elmaları olmamış olsa bile çiçeklerini koklaya koklaya sevdalarımızı düşünürüz.
15 nisan 2008
Ne güzel yazmışsınız. Okurken kendimi oralarda sizinle geziyor gibi hissettim. Kaleminize, yüreğinize sağlık.