İsteklerime Hazır Olmayan Toplum//Aşk
Bir akşam vardı.
Eylül geçmişti halbuki. Güneş; çoktan ladesi kazanıp, yol almıştı uzaklara. Hiçbir çocuğun büyümediği semtlerde daha yakıcı olacaktı belli ki.
Morali bozuk insanlar gibi düşük cümleler kurup , arabesk yaşamın en dibinden nakarat kısmı hariç hiçbir sözünü bilmediğim şarkılar mırıldanacaktım.
Doğada en güzel yansıma sesleri taklit edebiliyordum ve edebilecektim...
Kapı gıcırtısı mesela. En uykulu sabahlarda, annenin gıcırtılı kapıyı yavaşça aralamaya çalıştığı kapı gibi işe yaramaz ve gıcık bir ses. Bir ses olacaksam, herhalde bu kadar kötü olabilirdim.
Mesela, varoş mahallelerin çocuklarına bakıldığı kadar ön yargı yaratmak istiyordum. Herkes benden korkuyor, ben kendimden korkuyorum gibi.
Eski radyolar gibi evin en kullanışlı köşesinde, kullanılmayan bir görüntü bırakmak istiyorum.
Durağına hiç otobüs uğramayan bir yolda, insanlara sebepsiz selam verirken , aleykümselam kelimesinin sonundaki nokta gibi bir kere işe yarayanlardan olmak istiyorum.
Kuğulu parkta; Ankara'nın en zengin insanlarının, en aşağılık komplekslerini bir kuğu gözüyle görmek istiyorum. Yazın simit atılan, kışın izmarit atılan bir gölde.
Fotoğraflarda ilerde hatırlanırken, yalandan gülmeleri ile hatırlanmak istiyorum. Gazetenin en çok okunan köşelerinde fallara inanarak güne başlamak istiyorum. Annesinden gizlice eteğini katlamış kızlar kadar sorumsuz , insanlara güzel görünmek isteyecek kadar riyakar olmakta lazım.
Vergisi bol sigarandan yakarken , sigaranın da ileride seni yakacağını düşünmeden yaşamak lazım.
Kaç yaşına gelirsen gel , annen ile babanın küçük çocuğu olmaktan kurtulacak kadar merhametsiz bir çocuk olmak gerekiyor.
En sevdiğin için; geceni gündüzüne kattığın hayatını, bir gece maktül sıfatına düşürmekten kaçınmamak lazım.
Ülkende herkes kafasına göre yaşarken, birkaç yazarın laiklik ve imam hatip tartışmasını uzaktan küfürlü izlemek gerekiyor. Magazin haberlerinde kameramanın ne iş yaptığını sorgulamadan ekmek parasına düştüğü bir hayatı yaşamadan ölmemek lazım.
Yazlık bölgelerdeki ormanları sadece yandığı zaman hatırlayan bir 'yabani insan' olmak istemiyorum mesela(buda bir istek sanırım).
Her Ramazan ayında açları hatırlayalım diye yapılan programlarda, iftardan önce televizyon programlarında konu dışı bir şeyler anlatmak istiyorum.
Bazen bir bisikletin üstünde saatte 20 km hızla giderken, fizik kurallarına aykırı düşünmek istiyorum.
Bazen de aşık olmak.
Aşık olunca bunların hepsini yaşıyormuş gibi, saatlerce duvara bakmak istiyorum.
İzafiyet teorisi için bir katkıda bulunmak ve insanlığa birkaç aşk dersi vermek istiyorum.
Kadro açarlarsa Oxford, MIT, Harvard...
Fark etmez. Sigortası falan olanlardan. Yani SSK güvencesi olsun. Gerisi önemli değil.
Güneşten aldığım ısıyı enerjiye dönüştürmek ve onunla da bir an önce okulu 4 yılda bitiren bir öğrenci olmak istiyorum.
Kendimi işlemci hızından dolayı, fanları sıcak üfleyen en üşengeç birisi olarak insanlara tanıtmak istiyorum.
Ben çok şey istiyorum da.
Toplum buna hazır değil.
Aralık-2012
Doğum ve ölüm arasında insanın tutkuları ve istekleri, merakları hiç bitmez. İnsanlığın bu gün ki geldiği noktada ki en önemli etkende tutku ve meraktır zaten. Yoksa bir milim bile gelişme olmaz ne insanda ne de dünyada. İnce ince dokundurmalarda var. Kısaca güzel bir deneme Sencer Gültuna farkı ile...👍