İstikrarsızlaştırma
Ne zamandır ülkenin ana gündem konusu olan Ergenekon soruşturmasını anlamaya çalışıyorum...
Anlama çabamın nedeni; tarihi ve doğal güzellik cenneti olan ülkemin son yıllarda deformasyon ve istikrarsızlaştırma yöntemlerinin uygulama alanına dönüştürülerek, siyasal düşmanlıklar cehennemine dönüştürülmesi çabalarını kendimce anlayıp halka anlatabilmek...
İlgili yayınlara göz gezdirdiğimde gördüm ki; bir süredir planlandığı savunulan ve bu savunmanın ışığında dokuz dalgadır gözaltına almaların nedeni darbe girişiminin kod adı olduğu öne sürülen Ergenekon'un; bir diğer adı Kontr-gerilla, bir başka adı ise Özel Harp Dairesi olduğunu öğreniyorum.
2. dünya savaşının hemen ardından komünist tehlikeye! karşı mücadele için NATO'ya üye ülkelerde kurulan bu örgütün akıl hocası ve finansörü CIA dolayısıyla ABD...
NATO'ya üye ülkelerin hemen hemen tamamında bir süre önce, kuruluş amacından saptıkları için lağvedilen bu emperyalist amaç destekli antikomünist örgütün bir tek ülkemizde dokunulmazlığını hala koruduğu öne sürülüyor.
Şimdi...
Anti emperyalist bir yapılanma olan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı olan Şener Eruygur'un emperyalist amaçlara hizmet etmek için kurulmuş olan bir yer altı örgütüyle ne işi olabilir?..
Aynı soru, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve yaklaşık bir yıldır gözaltında tutulan birçok isim içinde sorulabilir?..
Anti emperyalist oldukları yazdıkları kitaplarla, dile getirdikleri fikirlerle, söze dökme yürekliliği gösterdikleri düşünceleriyle sabit olan insanların; yaygın terör yöntemi kanlı kitlesel kıyım olan bir örgüte üye olmak iddiasıyla gözaltına alınarak cezaevlerine doldurulmaları; söz konusu örgütün yaygın eylemlerinden olan deformasyon ve istikrarsızlaştırma yöntemi olduğu bilinmektedir.
***
Her yönüyle tartışmalı gelişmelerden birisi olan ve gözaltı uygulamalarıyla ülkenin yakın geleceğinde ortaya çıkacak olumsuz siyasal gelişmelerin bir çoğuna kaynaklık edeceği bugünden belli olduğu savunulan, Ergenekon soruşturmasının 9. dalgası da geçtiğimiz günler içinde gerçekleştirildi.
İlk başlarda, uygulamaya konulan gözaltına alma yöntemleri yüzünden toplum kesimlerinden yoğun tepki alan Ergenekon soruşturmasının, gerçekleştirilen son dalgalarına gösterilen tepkinin giderek sabun köpüğünü andırması; bence, yıllardır deformasyon ve istikrarsızlaştırma yöntemlerinin uygulama alanı olan bir ülkenin insan çoğunluğundan beklenebilecek bir tepki şeklidir.
Elde ettiği tek parti hükümeti gücüyle ve bu gücü kullanarak kısa sürede oluşturduğu sermaye ve medya gücüyle seksen yılın hıncını çıkarmaya soyunan bir siyasal anlayışın, deformasyon ve istikrarsızlaştırmadan beslenerek siyasal gelecek hesabı yaptığı bu kadar ayan beyan bir şekilde ortadayken, ülkenin muhalefet dinamiklerinin ayrıldıkları noktaları hala ortak tavır engeli olarak korumaları deformasyonun etki güçünü gösterir.
Gençlik kesiminin yaratıcı dinamizmini, devlet terörünün insanlık dışı yöntemlerle uygulama bulduğu kanlı darbe süreçlerinde yitiren bir ülke gerçeğinin ikibinli yıllardaki karşılığı; yönetsel dinamiklerini tarikatların belirlemeye soyundukları bir ülke olması da kaçınılmaz bir gelişmedir.
Bu gelimeleri hala doğru okuma zorluğu çeken kesimlerin söz konusu yetersizliklerini giderebilmeleri için, ülkemizde daha ne gibi olumsuzlukların yaşanması gerekiyor?
(26.02.2009-Ses Gazetesi)