İyi ve Kötü Sadakat Üzerine
?Sadakat' kavramı düşünce yaşamımızın en önemli kavramlarından biridir. Bu kavramla bizim anlatmak istediğimiz nedir? Bizim kültürümüzde ?sadakat' kavramı ile daha çok eşler arasıdaki bağlılık kastedilir. Oysa başka şeylere ya da kişilere bağlı olmayı da bu kavramla dile getiriyoruz: Vatana, ahlâka, dine, geleneğe, demokrasiye, dostlara sadakat gibi.
?Sadakat' kavramı insanlık kadar eskidir. İnsanın insanlaşmasını sağlayan en önemli erdemlerden biridir.Türkçedeki ?sadakat' sözcüğünün Arapça ?sıdk'(doğruluk,dürüstlük) sözcüğüyle ilgisi vardır. İngilizcedeki ?fidelity' ile Fransızcadaki ?fidelite' sözcüğü ise Lâtince ?fidere' (güvenmek) eylemine dayanmaktadır.
Sadakati bir değer kılan, onun yöneldiği nesnedir. ?Neye ya da kime sadık olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim' ilkesi bu kavramı anlamamızda bize yardımcı olacaktır.
Bir başka deyişle, ?sadakat' kavramı kendi başına iyi ya da kötü değildir. Onu iyi ya da kötü kılan bizim kime ya da neye hangi duygu ya da düşünceyle bağlı olduğumuzdur.
İyilerin iyilere sadık kalması hiçbir sorun çıkarmaz. Kötülerin kötülere sadık kalmasını da anlayabiliriz. Eğer böyle olmasa, o zaman kötü kötüyle dost olamazdı. İyilerin başına işler açmak için kötülerin dostluğu kaçınılmazdır. Kötüler bile sadakatin ve dostluğun değerini çok iyi bilirler, ama bunu iyilere yansıtmak istemezler. Çünkü işlerine gelmez.
İyi insanların kötüye sadık kaldığı, geçmişte çok görülmüştür. Söz gelişi, Hitler ve Mussolini gibi eli kanlı zorbaları seven birçok bilim ve sanat adamı olmuştur.
Bu kişiler, geçmişte insanlara zulmetmiş bu tür zorbalara bağlılık göstermekle doğru bir davranışta mı bulunmuşlardır? Sanırım, zalimliğe eğilimi olmadıkça hiç kimse bu soruya ?evet' karşılığını veremez.
İyiler kötülere sadakat göstermeye karar verdiklerinde, kötü kişi olarak bilinme tehlikesini de göze almış olurlar. Bir kişinin kötü olduğunu bile bile ona sadakat göstermemiz sonuçta bizi de kötü kılar.Yalnızca, kendisine sadakat gösterdiğimiz kişinin gözünde iyiyizdir.
Aslında kötü olan ama, bizim iyi sandığımız kişiye sadakat gösterdiğimizde ise, kendi değerlerimizi sorgulama sürecine gireriz. İyi sandığımız kişi bize rahatsızlık vermeye başlamışsa, ona yönelik duygularımız da değişmeye başlar.
Kötüleri sevdiğimizde kötülüğe hizmet ederiz. İyi kişiler olarak kötülere bağlılık gösterdiğimizde, önce bizi seven dostlarımızı kaybederiz. Kötüleri bilinçli olarak sevdiğimizde ise dostlarımızı düşmanlaştırmaya başlarız.
Kötülerin dostluğunu kazanmanın bedeli de iyinin kötüleşmesi oluyor.
Buraya kadar söylediklerimize bakarak şunu artık rahatça söyleyebiliriz: Sadakat, her zaman ve her koşulda iyi değildir. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için burada şu soruyu sormamız kaçınılmaz oluyor: Peki, kaç türlü sadakat vardır? Benim saptayabildiklerim şunlardır:
1-Kötünün kötüye sadakati.
2-Kötünün iyiye sadakati.
3-Kötünün iyi sandığı kişiye yönelik sadakati.
4-İyinin iyiye sadakati.
5-İyinin iyi sandığı kişiye yönelik sadakati.
6-İyinin kötüye sadakati.
Sadakatlerden sadakat seçmemiz gerekirse (2) ve (4) numarayı seçmek en doğrusu olacaktır.
Sadakatin bir değer olduğunu söyledik. Öyleyse, bu değere bağlı kalanlar, sadakat gösterdikleri kişilerin niteliğine göre değer kazanacaklar ya da değer yitireceklerdir.
Peki, nesnesi insan olmayan sadakat türleri konusunda ne söyleyebiliriz? Yani, vatana sadakat; ahlâka, dine ve geleneğe sadakat; demokrasiye sadakat dediğimizde ne anlıyoruz?
Bu sadakat türlerine ilişkin görüşlerimiz de sadakatin nesnesinin ne olduğuna ilişkin düşüncemize bağlı olacaktır.
Önce vatana sadakat konusunu ele alalım. Konuyu daha iyi irdelemek için şu örneğe bir bakalım: Düşünün ki bir ülke düşmanlar tarafından işgal ediliyor, işgalcilerle yerli işbirlikçileri eski düzeni yıkıp yeni bir düzen kuruyorlar. Bu ülkenin halkı acaba ne yaparsa vatanına sadakat göstermiş olur? Yeni düzene alkış tuttuğu zaman mı yoksa başkaldırdığı zaman mı?
Vatana sadakat, elbette işgalciye sadakat değildir. İşgalcinin egemen olduğu bir vatanda işgalciyi sevmek vatana ihanettir. Ancak bağlılığın ne olduğunu bilmeyenler sevilmemesi gerekenleri severler. İşgalcilerin egemen olduğu bir vatanda işgalcilere ihanet, vatana sadakattir.
Gördüğümüz gibi,vatana kötü sadakatin kapısı ihanete açılıyor. Esas olan, düşmana kötü sadakat,dosta ise iyi sadakat göstermektir.Düşmana kötü sadakat, vatana iyi sadakattir.Vatana kötü sadakat vatana ihanettir.
Ahlâka, dine ve geleneğe sadakat konusuna gelince: Kimseye zarar vermeden bu üç değere sadakat göstermede hiçbir sorun yoktur.Kimseye zarar vermeden son iki değeri değiştirmek ya da reddetmek mümkündür. Ancak ahlâk konusunda aynı şeyi söylemenin zor olduğunu düşünüyorum.Ahlâktan yoksun bir toplum nihilizmin pençesine düşer ki, orda artık ne herhangi bir değere rastlayabilirsiniz ne de bir ülküye ne de bir ilkeye.
Şimdi gelelim demokrasiye sadakat konusuna. Demokratik ilkelerin ve hukukun geçerli olduğu, insan haklarına saygının bulunduğu yerde demokrasiye sadakat elbette uygar insana yakışan bir davranıştır. Ancak yönetenlerin eşitlikten, adaletten ve hukuktan yana olmadığı bir toplumda demokrasiye sadakat gerekir mi? Bu soru bir bakıma şu soruyu andırıyor: Yöneticilerin demokrat ve hukuktan yana olmadığı bir toplumda demokrasiye sadakat göstermek gerekli midir? Olmayan bir şeye sadakat göstermek, gönülden bağlanmak isteyeceğiniz şeylere de zarar verir. Demokrasinin sahtesine sadakat duya duya, bir gün gelir gerçeğine de karşı çıkarsınız.
Demokrasinin bulunmadığı toplumlarda ?demokrasiye sadakat' demokrasi düşmanlarının işine yaramaktadır. Demokrasi düşmanları , tarihte hep demokrasiyi savunanları ?demokrasiye sadakat göstermemekle suçlamışlardır. Özgürlüğün düşmanları özgürlüğü hep ?demokrasi' diye diye yok etmişlerdir.
Zalimlerin zulmüne sadakat ?demokrasiye sadakat' değildir. Zalime sadakat göstermekle kendimizi de zalimleştirmiş oluruz. Demokrasi rejiminin, yozlaştırıldığında, en kötü rejim olacağını düşündükleri için olsa gerek A.B.D. nin kurucuları , anayasalarında demokrasiye övgü düzmekten kaçınmışlardır.
Demokrasiye sadakat, âdil ve vicdanlı olanların, âdil ve vicdanlı olanlara gösterdiği sadakattir. Demokratik zorbalara benim söyleyebileceğim tek şey şudur: Bana vicdanınızı gösterin, size sadakatimi göstereyim. Bana adaletinizi gösterin, size merhametimi göstereyim.
En güzel merhamet halkın yöneticilere duyduğu merhamettir. Halkın yöneticilere merhameti bitince sadakati de biter. Ya sonra? Sonrasını ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim. Sonrası, çok trajiktir.
Buraya kadar değişik sadakat türlerini ele aldık. Yazımızın son kısmında ise dostların ve eşlerin birbirlerine duyduğu sadakatten söz edeceğiz.
Dostlar arasında sadakat bir değerdir. İyi sadakat ( Fransız düsünür Andre Comte- Sponville'in deyişiyle sevgi dolu ya da erdemli sadakat) , dostluk yolculuğunda idealist insanın yoldaşıdır. Dostlar hakikate onunla erişir. Onsuz yürüyen de bir hakikate erişir, ama kendi kendisi olmaktan çıkar. Döneklik, yoldan çıkanların hakikatidir.
Dostlar ve eşler arasındaki ilişkilerde, sadakat bize değerlerimizin çürümemesi ve bozulmaması için uygun ortam sağlar. İçsel arınmışlığın ve ruhsal temizliğin güvencesidir.
İyi ya da erdemli sadakatin kişisel ilişkilerimizde de bize gerekli olduğu konusunda kuşku yok. O zaman , biz kime ya da kimlere sadakat göstereceğiz? sorusunu bir kez daha sormamız gerekiyor. Sevdiklerimize ve dostlarımıza elbette! Değerce bize benzeyenlere!
Sadakatin de bir sınırı vardır. Herkese değil, hak edene sadık kalmak güzeldir. Kötülere sadık kalmak, zamanla sadık olanları da kötüleştirir.
İki yüzlü sadakatsizlerin, inkârcı zalimlerin, bencil vefasızların zor anlarda merhamet talep etmeye hakları yoktur.
Sevmeyi bilmeyenlere sevgi göstermek, sevmeyi bilmemektir.
Kendi değerlerimize bağlı kalmadan başkasına sadakat göstermek, kendi varlığımızın değerini bilmemektir.
Sevdiklerinize sevgi dolu sadakatiniz daim olsun!