Kapı Eşiği
Sus ve dinle... Ama; en dinlemez affetmez merhametsiz yanlarınla dinle beni... Çünkü benim kendime bile acımam yok ...
Hayatımın en berbat yanlarında tebessümle ve inatla girdin çitleri bol aleve bulanmış telle örülü bahçeme... ßense evimin giriş basmaklarında oturmuş, bakmadığım görmek istemediğim artık umurumda olmayan bahçeye ve kapısına bakıyordum... İçeri girdin ve usul usul bendekilerle ve kendindekilerle yeşertmeye başladın... Yanıma oturdun, bazen ağladığımda kızdın öfkelendin, bazen o kapıdan çıkmak istediğimde tersledin, yerden yere vurdun... Yine dönüp oturdum yerli yerime bazen, aslında sadece senin yanında oturup "bırakta gideyim" diyen serzenişimle... Arkam eve dönük, yüzüm bahçe kapısına... ßiz hep ortasındaki basamaklarda... ßazen başımı dizine koyup geldiğin zamanki damlalarımı sildim gözlerinle.... ßazen çay demleyip yudumladık tek bardaktan... ßazen yerdeki taşları alıp attık birbirimize... ßazen sarmaş dolaş bazen de sırtımızı dönüp aklımızı birbirine vurup uyuduk... ßazen sancılarıma nöbet tuttun gizlice, bazen ağrılarına sessizce gökyüzünü akıttım merhemim yok diye... ßazen evden gelen seslere kulaklarımı ellerinle tıkadım ama hep yüzümü sana çevirdim, onlara olan öfkemi de sana yansıttım, bahçedekilerin sevincini de gözlerine suladım... Bazen çıkıp gittin... Ben kapı eşiğine kadar yürüyüp gidişindeki gelmelerini bekledim... Hiç sokağın köşesinden dönmedin ve ben senin orda oluşunu gördükçe hiç bahçe kapısından çıkıp gitmedim, bekledim... İstediğin gibi bekledim ve yanında oturdum diyemem... Çıkıp gitmelerinde ve sokaktakilerle konuşmalarını izlediğimde öfkelenip bahçedeki her fideyi çiğnedim ezdim canımdan can koparsa da parçaladım, dönüp gördüğünde öfkeleneceğini bile bile... Hiçte söylemedim gidişine olan öfkemle dağıttığım bahçenin bu hale getirmelerimin sebebini...
Hiçbir mazeretim yok, hiçbir savunmam da yok... Yüreğime bile eyvallahım olmadı ki? Ben başına buyruk bir kız... Kah çocuk kah bedevi... Ama aşık... Ama yüreğinde kendinden bile yüksekte tuttuğu sevgisiyle dünyayı yakıp savuran bir deli... Kendi içindekileriyle sana gizli... Sana gizli çünkü bir tek sen biliyorsun beni... Aslında bakışlarının arkasında anladığını biliyorum beni, ama o kadar çok sen gittikçe kapıdan parçaladım ki bahçeyi... Kök ağaçlar kaldı bir tek, fideler ise hep zayi...
Aslında görüntüye önem verirsin sen, hep çiçek ekip güzel görünsün ister uğraşırsın, birlikte ektiğimiz arada elimizi kanatsa da çapalarımız gülümsediğimiz o kadar çok fidemiz var ki... ßirazda sana güvendim ve bendekilerine... Nasılsa yine yapar yine yeşertiriz diye hiç gözüme gelmediler... Derdim hep birlikte bir şey yapmaktı, senin kızdırmalarına, beni kırmalarına, gitmelerinle öfkelenip sana düşman olamayınca yüreğim, onlara oldum... Yorgunluğumuza çok yorgunluk ekledim... Çokta yordular bizi... ßu bahçe kapısından birlikte çıkamadıkça nefret ettim bahçeden ve gitmelerinle burada tek başıma senle dikilişimden... Sende yoruldun.... ßende yordum, sendekilerde yordu artık biliyorum kendi bahçenle birlikte benim bahçemi düzeltmelerinden... İstedim ki çıkalım buradan küçük bir bahçe ekelim, arkamdaki evin eserinden tuğlalarından uzak... Zaman bize düşman, biz ruhumuza savruk...
Ne diyeyim ki? Hep her şeyin en zoru düştü bize... Hoş atlatamayacağımız bir şey yok ama birbirimizi yedik... Geceleri ayazlattık yedikçe, gündüzü ise kana buladık...
Şimdi ne diyeyim ki sana ben? Yüzünden çeviremediğim yüzümü, gözünden çeviremediğim gözlerimin her yaşadığını sana yansıtmasına ne diyeyim ki? Kimim var ki beni senden başka anlayacak, beni benden daha fazla düşünecek saracak? Canımı yakıyor artık her şey... Düşünsene bahçenin bir köşesinde sen bir köşesinde ben... Ortada kapatmaya çalıştıklarımızın yanında geride bıraktıklarımızın bıkmadan tükenmeden açtığı koca hendek... Anlatamayacağım sadece gözlerine akıtıp haykırabileceğim o kadar çok şey var ki... Gerçi tüm bunlar bir sarılışına bitecek... Tek istediğim, artık bu bahçeden sana dairleri de alıp çıkmak... Hiçbir şeyini istemiyorum, ne fidanını, ne ağacını, ne meyvesini... Ağaçlarında kırdığım kemiklerim benimle, zehirleyen meyveleri benimle... Ama asıl 5.mevsimin tohumları aşk'ımla bende... Kanatan, yaralar açan, yoran, parçalayan ne varsa hepsini bırakıp çıkmak istiyorum sadece ve yapamadıkça, benle ve bana dairleri daha da çok hırpalıyorum... Sarmak isterken iteliyor, ağlamak isterken gülüyorum... Haksızlıklarımı da biliyorum haklılıklarımı da... Af dilenmiyorum, merhamette... Kendime bile acımam kalmadı... Her zamanki gibi gözlerim yine sende, göz kapakların kapandığı an, elayı yeşile vurdurup ardından bahçeyi yakıp, sana ve bana dairleri alıp bizle beraber çitlerini de yıkıp geçip gideceğim...