Kaptan Sinbad ve Karadelikler
Uzayın derinliklerinde karadelikler gerçekten var mı?
Gökbilimde genel kabul görmüş gibi algılansa da spekülatif, tartışmalı konular var aslında. Alelacele doğru oldukları var sayılmış. Belki hızla popüler oldukları, ilgi gördükleri için. Karadelik... Her şeyi yutuyor... Geriye çekilip baktığımızda aslında bir masal unsuru. Modern mit... İnsanın aklı hep aynı işliyor. Karadelikler, solucan delikleri, büyük patlama gibi teoriler doğrulanamadığı gibi aynı zamanda yanlışlanamıyacak şeyler. En azından önümüzdeki bin yıl için. Karadelikler popüler kültüre malzeme sağlıyor: filmler, diziler, kitaplar, yazı dizileri, belgeseller...Eski masallardaki girenin çıkmadığı karanlık mağaralar. Bir yerden giren başka yerden çıkar yeraltı inleri. Binlerce yıl insanlar bu öykülerle eğlenmiş şimdi anlayamasak da. Ama artık onun yerine karadelikler geçti. Uzak diyarlardaki tuhaf yaratıklar yerine de uzaylılar. Yeryüzünde keşfedilmedik anlaşılmadık uzak diyar kalmadığı için onun yerine başka kavramlar koyuldu. Geçmişte bilinmeyen denizlerin ötesine giden Sinbat vardı, 1960'larda bilinmeyen uzayı keşfeden Kaptan Kirk ve Star Trek ekibi geçti onun yerine...
Ancak bilimsel açıdan ele alındığında bazı şeyler o kadar kolay görünmüyor.
1970li yılların sonunda Güneş sistemimizin dışına çıkarak yoluna devam eden Voyager-1 uzay sondası yaklaşık 25milyar km uzağa varmış. Ancak son birkaç aydır anlamsız veriler gönderiyormuş. Mesele şu; araç kendi konumlandırmasını, bizim referans noktamız olan dünyaya göre titizlikle hazırlanıp bilimsel yöntemleri kullanarak düzeltilmiş gök cisimlerine ait verilerle yaptığı için belirli bir uzaklığa kadar problem çıkmadan yolunu bulabiliyor. Ancak o kadar büyük bir boşluk var ki, yeterince uzaklaştıktan sonra doğru sandığımız konumlandırmalar ufaktan sapmalarla yanılmaya başlıyor ve bu sapmalar giderek büyüyor. Algılaması gereken gök cisimlerinin kendisine olan uzaklığını da belki de çok büyük olasılıkla doğru ölçemiyor. İnanılmaz bir mükemmelliğe ulaştığını sandığımız bilimin aciz kaldığı sınırlara varıyoruz.
Bilimsel yöntemi terk etme gibi bir ihtimal düşünülemez bile, aklın yolundan çıkmak felaket olur, ancak bilimsel verilerle elde edilen bulgularla son derece gerçek sanılan olguların gelecek çağlarda bütünüyle yanlış olduklarının yine bilimsel yöntemlerle anlaşıldığı yüzlerce, binlerce örnek vardır tarihte ve her zaman olacaktır da...