Kaptansız Gemi Gibi
Ülkemizde, kırk yıldır sürdürülen kooperatifçiliğin boğazlanması hareketi, köy yaşamının canına okudu.
Bu hareketin omuz başlığını yapan paldır küldür sanayileşme çılgınlığı ise canına okunan köy yaşamının kentlerin varoşlarında, iki arada bir derede bocalayan farklı bir kültürü doğurmasına neden oldu.
Kentlerde söz konusu yoz kültür doğar doğmaz, uygun koşulların desteğiyle semirip gürbüzleşirken, yarı kent yarı köy yaşamının hakim olduğu kasabalar da, kör topal sanayileşme sürecinin tüm olumsuzluklarını kültür yoksulu bünyesine aktararak geleneksel değerlerden kopuk yeni bir köy yaşamının oluşumunu yaşadı.
Kitlesel geleneği bulunmayan ve bu geleneği bir türlü edinemeyen parti ve derneklerin varlığından beslenen söz konusu oluşum hala yaşanıyor. Bu oluşum süreci yaşandıkça, insansızlaşan köyler toprakların birkaç elde toplanmasıyla büyük çiftçilere... Yarı kent yarı köy yaşamının hakim olduğu kasabalar ise, sınırsız devlet desteğiyle semiren, üretmeden tüketme çılgını yeni bir zümrenin varlığında ya ulusal sanayinin uydu kentlerine ya da söz konusu sanayinin çöplüklerine dönüşecek.
Ön yargının her türünden bir anlıkta olsa kendinizi soyutlayarak gelişmeleri gözleyin.
Göreceğiniz hızla bu dönüşümün sonuna doğru, kaptansız kalmış gemi gibi seyrettiğimiz olacaktır.
Eh, kaptansız kalmış geminin akibetinin ne olacağını kestirebilmek için müneccim olmaya gerek yok herhalde.