Kara Geceler
Kapkara bir kahve cezvesinden damlıyor yokluğunun tortusu. Ne kadar da çok yanmış, seni düşünürken. Dikkatle karıştırıyorum, köpük köpük sana taşarken içimde duygular. İyice kaynamadan alıyorum bir fincan siyah mutluluğu...Ben, kahve içmeyi en çok kara gecelerde sevdim. Güneşi henüz dolduramadan ceplerine, gün batımında kahır çekenlerdenim...
"Sen kara geceleri nerden bileceksin? Kabuslara beş kala, karanlık istasyonlardan kalkan rüya trenlerini..."
Yağmur dolu ormanlardan sürüklerken yokluğunu, hangi çubuk parçası tutacak yüreğimi, dinmek bilmeyen suların akışında? Kara ormanlarıma değmeyen güneşin hesabını yapraklardan soracak değilim. Karanlığı seçmiş biriyim belki de, gündüzler el değiştirirken güneşin ellerinde...
Kimler dizmiş kelimeleri bu kadar sık ve yutkuntusuz boğaza? Şiirleri kimler kordon yapmış, köprü boyunca? Bana yol direklerine yuva yapmış kuşlardan bahis açma. Onların ötüşlerinde dinlendirdim ben sensizlikten yorulan ruhumu. Anne kuşları her defasında hevesle izedim, yuvalarına yiyecek taşırken. Ben azmi onlardan öğrendim. Gece ötüşlerinde demlendim, onlarla kanat çırpıp göğe, sırlarla örülü rüyalarda...
...
Ve sen! Kara gecelerime gelmedin. Sevmedin karanlığın içinde tek kişilik aydınlıkları. Yıldızlara bakmayı, nehirlere dalmayı sevmedin. Düz yürüyüşlerden ibaret hayatlardı belki yüreğinden geçirdiğin. Kim ister ki dik yokuşlardan geçmeyi? Güneş varken, gecelerce, ilmeğine karanlığı geçirmeyi. Dolanma, baht olamayacağın yarların boynunda şimdi sen de ne olur! Yersiz dolanma, yurt bilmediğin diyarlarda. Gelme bir daha rüyalarıma...
Kim demiş yaralı kuşların uçamayacağını? Kırık kanatlarıyla kuşların, fazla yaşayamayacağını? Sevenler için kara geceler zaten ölmek demek...
Ben kanatsız da uçulabileceğini öğrendim kara gecelerin üstünde. Karanlığı görmek için göz de gerekmiyordu. Bir beyazlıktın aslında sen mazide ya da nadiren göğü aydınlatan bir kuyruklu yıldız. Bak artık bir yıldız istemiyorum, yanıp sönen. Galiba karanlığı sevdirdi acılar.
Karamsar olduğumu düşünüyorsun değil mi? Karanlığın dilinden konuşmak bu biraz da. Geceye katılmak istersen gece ehlinin gözüyle bakmalısın kendine. Sevmeyi bilmiyorsan, her parıltıyı ışık sanıp, s/açılmamalısın göğe. Kapkaranlık bir gecede, yıldız olmak kalır yoksa sana da bu ışık oyunlarının sonunda. Ağlama, ağlama, uzanıp sonsuzluğa. Toparlan haydi, vakit epey geç oldu. Söndür ışıkları. Bak yine gece oldu...Sessiz ol, ürkmesin kara geceler!
17 Nisan 2013