Karalama Yazılarım - 5
..Ağaçların dağ çiçeklerinin köy ve şehirlerin deniz ve dağların birbirinden renkli duruşları yalnızlığımı unutturur ne zaman uzun bir yola çıksam otobüs biletimi her seferinde cam kenarından alırım .Geçtiğim her bir yeri doyasıya yaşarım gözlerimden ruhuma indirerek bütün olarak sindiririm eşsiz güzellikleri soğuk suların engin mavi deniz ve gölleri ve yeşil ormanları bir tablonun içinde hepsini yerleştiririm .Ah yanımda sen yoksan eğer bozkırdan farksız gelir bana ne anlamı var ki gördüklerimin sen benim ömrümü uzatan sevgilimsin çünkü ve durup hayallerimin bu en güzel fotoğrafını düşünüyorum .Herkese özel herkesin özeli bu renkli düş fotoğrafı tam sırası mıydı bilemiyorum sırtımı yasladığım bir zeytin ağacı gövdesinden denizin koyu lacivert rengine uzanan dünyasına bakarken evet evet yanlış okumadınız bir zeytin ağacına yaslanmış seyre koyulmuştum doğanın bu muhteşem rengini ve sesleri dinlemek meğer ne zengin duygu düşünceler katıyormuş insana .
Bir çatı altında olmanın huzur ve mutluluğunu bilemezsiniz dışarıda sokaklarda kalıp sabahladığınız günlerde bacalardan tüten dumandan pencerelerden taşan seslere kadar evlere bakıp bakıp hissettikleriniz sizi nasıl da duygulandırır boğaz düğümlenir konuşamazsınız ağlayamazsınız çakl taşı yutmuş gibi olmak .Şehir hayatı zaman zaman bunu yaşatır bize .Düşlerime biri gelir diğeri gider hiç boş kalmaz benim zihin dünyam şimdi bir köy duygusu çöktü köy bizim köyümüzdü bir köy vardı çatıları olmayan bütün evler aynı tek düzey düz .Beyaz topraktan yapılırdı kerpiç evlerimizin badanası ve çatılarımız ( dam deriz biz ) sert kalın çamurdan samanla yoğrulmuş iyice sıkıştırılmış bir halde sürekli bakımını yaparız silindir şeklindeki ağır bir taşı ( loğ deriz biz ) ileri geri hareket ettirerek damın bakımı yapılır .Yaz kış bizi koruyan sıcaklığımız-serinliğimiz di evlerimiz üzerimizdeki dam bizi korurdu bilirdik ki bir akma yıpranma olursa loğ dediğimiz silindir şeklinde bir sertleştirici her zaman dam da olurdu ve işleme başlardık .Çok defa loğ çektiğimi bilirim çok severdik çocukken her şey eskisi gibi değil şehirle tanışalı çatıları fark ettim evler binalar kuleler farklı farklı bambaşka alışkanlıklar insanı değiştiren sinsi bir yanı vardı kentleşmenin .Zamanla değişiyorsunuz siz de giderek farklılaşıyor tanıyamıyorsunuz kendinizi duygularınız sevgileriniz aşklarınız hisleriniz nasıl da hızla taraf değiştiriyorlar hayretlerdeyim doğrusu .İşte bu yüzden büyük şehirleri görmekten onlarla yaşıyor olmaktan hiç ulaşamadım köyüme bağ-bahçelerini dere tepe dağlarına. Bu şehirde değişip duran mevsimler de yanıltıyor insanı günler gecelere gecelere günler karışıyor bir türlü gelmeyen vuslat gelmeyen vuslat.Ben sana yakalandım durmadan yazıyorum hiç durmadan koşuyorum hem yakın hem uzak kalıyorum .Evet bütün yaz bekledim bütün yaz güz gelecek ve seni düşünecek bu yürek dedim her şey güzel geçecek / ti...gelmedin !! gelmedin.Senin yüzünü yüzüme getirip gülümsemeni gözlerime sadece benim olan gözlerini yanıma alıp yürüyordum bugün martılar bile sanki benim saadetimi fark etmişler gibiydi .
Karmakarışık duygularımı sorguluyorum aşırı sıcaklar ve kuraklık eseri mi ? günlerdir yağmur yağmıyor haberler ve konuşmacılar dehşet senaryoları çiziyorlar sık sık suyu çekilmiş barajlar göller akarsuları gördükçe etkilenmemek mümkün değil .Başım dönüyor neye uğradığımı şaşırmaktan şaşkınım bir yandan bunları düşünüyorum bir yandan şu güzel şehrin bana tattırdığı lezzeti yudumluyorum ışığın vurduğu deniz ve şehrin yüzü hayallerimi süslüyor.Yeter ki senden yana bana ışıksızlık olmasın ışığın ve şehrin çiçekleri sarsın her bir tarafımızı hayat daha güzel görünecek o zaman .Martılar bile isteksiz biliyor musunuz çok sıcak kavurucu bir hava var şehirde yarı baygın dolaşıyor insanlar ama hayat çizgisi her şeye rağmen her zaman aşk ile yürümekte aşksızlık ise açlık ve yokluk gibi ve hiçbir aşk seninle başlayan aşkın yerini tutmadı okuduklarım bile bu kadar etkili değildi .Günün erken saatlerinde ağaçlar çok sevinçli üzerine konmuş cıvıl cıvıl kuşlarla fakat saatler geçtikçe gündüz ışığı ve sıcaklar bu canlılığı öldürüyordu oysa şehir deniz manzarası yeşillik dirilik ve boğazın her iki tarafı erguvan ağaçların varlığı ile hayata tutunmayı bilmeliyiz.Ve suya hasret bir mevsim aşka susamış aşıkın hali kadar bir açlık içinde hayat bütün bu sarmal ilişkiler içinde düşünmeden edemiyordum .Benim bütün heyecanım mavi sözler yine mavi ne çok girdi içime ne çok çıkmaz oldu ruhumdan .Ve martılar ve akşam kuşları ve şehrin tarihsel dokusu .Her şey ne güzeldi fakat poyrazı dikkate almamıştım meğer poyraz lodostan da bitirim miş günlerden sonra ancak açabildim gözlerimi ve ilk kez kabussuz uyandım bugün.Kalbimle günlerdir söyleşip duran seni bulmak istiyorum ilk nar çiçeğini gördüğüm yıllardı ne kadar farklıydı kalbime düşen senin varlığın da böyle bir şeydi .Nar çiçeğim dedim onun için sana benim nar çiçeğimdin çiçeğine yakın dikenlerini fark etmiştim olsun kıskançlıkların kaprislerin beni üzen israrların rahat bırakmayan çekilmez inatçılıkların bunlar da senin dikenlerin .Dikeni de dikendi hani nar ağacının köyde dedemin bahçesi en güzel nar ağaçlarına sahipti.Çiçekler kadar güzel sevgili hayalimde hep sen vardın sen oldun seni duydum ilk kez seni dinledim gözlerimin ve ruhumun huzuru oldun sen ay ışıklarına her gece sarıldım ay dolunaydı ay ışığında yürümeyi severdik yürürdük saatlerce hiç konuşmadan neleri düşünürdük yorulduğumuzu hissettiğimizde yeniden başlardık yeni yürüyor gibi başımızın üzerin de ay nereye gitsek hiç yalnız bırakmazdı bizi .Şehir öyle kalabalık ki gülerim sei aramakla geçiyor her nereye basmışsa ayak izlerin içimdeki hisler haber veriyor şehir üzerime üzerime gelse de takip ediyorum bir bir izini .Hiç biri sen değildin sen olamadılar onca kalabalık geçti yığınla ses görüntü birikti gözlerimde sen öyle farklısın ki daha çok anladım hiç biri sen olmayan sen , bana böyle ne yaptın .Yoruldum çok yoruldum bu şehrin demirden yokuşlarından ve tükenmek bilmez insan hikayelerinden ilerde bir cami var bir umut kendimi bu ulu mabedin avlusuna şadırvanının zemzem akan serin suyuna vereceğim ruhumu bir umut secdelerle huzur bulan bedenimi tutacağım boğazdan gelen uhrevi havasına.Avludaki güvercinlerin neyi neden ne güzel hangi hikmet ve ibretle yaptığına sürüklendim beni sana bağlıyor duygularım ve seni düşünmeye gözlerimin önüne getirmeye başlıyorum .Hiç bir sevinç aşk sevinci kadar coşkulu değil biliyorum bilmiyorum hiç birşey yazıldığı ve söylendiği gibi de olmuyor ama.Kapalı ne kapılar vardır ki açılması kolay ne açık kapılar vardır ki içeri geçilmesi zor dualar kadar güzel sevgili dualar kadar güzel beni bekler misin..? gönül ateşimi hangi rüyalar kandırabilir ki ah neşter yemiş gibiyim o kadar yalnızım ki başucumda seni görmek ve unutmak istiyorum parçalanmış giysilerden farksız o acılı günleri .Evet aşk herzaman
15.08.2007 / üsküdar