Karanlık Sokakların Vazgeçilmez Oyuncusu
Sen, kaybedenlerin ortak hikâyesi
Sen, karanlık ıssız sokakların sonunda görünen mum alevi
Sen, keşkelerin tek sahibi
Ben karanlık bir gecede, korkarak girdiğim bir ıssız sokağın sonunda ki mum alevine tutulduğum günden beri, kendimde değilim. Zamanın durduğu, karanlık gecelerin bitmediği, sonu olmayan ıssız bir sokağın tek müdavimi olduğumdan beri, mum alevinin peşinden koşan ben, ben değilim artık.
Yorgunluğuna katlandığım ve ağrılarına alıştığım ayaklarımla peşinden koştuğum bazen çoğalan bazen de azalan mum alevini görmenin adı benim için umuttu. Yürümekten ayakkabılarımın parçalandığı, karanlıkta göremesem de her adımda kandan bir iz bıraktığımı hissettiğim bu ıssız sokakların mahkumu sadece benmiydim?
Umudun zayıf bir mum ışığı olduğu bu karanlıkların ortasında ışığın sönmesinden korktuğum kadar seni sevmiş miydim acaba?
Karanlıklar, aydınlığa kavuşur mu?
Issızlıklar bitip kavuşmaların kalabalıklığına alışa bilir miyim?
Ya, takip ettiğim alev sönerse, bu karanlıkta halim nice olur?
Hayatın keşmekeşleri arasında kaybolmuş ayrıntılar önüme dikiliyor, korkularım geçtiğim yollarda kenara oturmuş bana bakıyorken ben nasıl karanlıklardan kurtulacaktım?
Kafamın içersinde akordu bozuk sazlardan kurulu koro şen şakrak şarkılar söylerken ben dayanılmaz bir baş ağrısı hissediyor, düşüncelerim parça parça yerlere düşüyordu.
Sen..!
Sen, bu karanlığın mimarı, zayıf mum alevine yaklaşmama neden izin vermiyordun?
Ve beni eziyetler içinde aleve mum etmen nedendi?
Umudum olan, zayıf ışık sönse yaşanamaz mıydı bu karanlıkta?
Bilmezliklerin önümde açtığı derin çukurlara düşmeden yürümenin zorluluğu ile terletmeye başlamıştım, hafiften esmeye başlayan rüzgâr terimi soğutuyor kasvetli olan bu havaya kasvet katıyordu.
İçim ürpermeye, ellerim uyuşmaya başlamıştı. Evet, üşüyordum. Bu ıssız sokakta karanlık yetmezmiş gibi şimdide üşüyordum ve ben çok korkuyordum.
Koşmalıyım diye düşündüğüm anda mum alevi ağır, ağır sönmeye başlamış bende ise büyük bir telaş.
Telaş çare değil sakin ol telkini yapsam da korkularım içimden telaşlanmam gerektiğini haykırmaya başlamıştı.
Ve son umudum, alevim sönmüştü.
Bir başıma karanlıkların ortasında kalmıştım. Ne bir adım öteye, nede bir adım geriye gidemiyor kımıldayamıyordum.
Korkularımın adım adım üzerime geldiğini hissediyor, sığınacak bir kuytu köşe bulamamanın verdiği çaresizlik içersinde dizlerimin üzerine çöküyordum.
Korku ve çaresizlik tüm duygularımı dumura uğratmış olduğunu fark ettiğimde düşünemiyordum.
Çok geç! Çok geç! Çok geç! Diye mırıldanıp kendimi korkuların ve çaresizliğin kollarına tam bırakıyorken...
Uzaktan...
Bir çıt sesi ve titrek bir alev...
Evet, evet yanan bir kibritti...
Ve kibrit alevinde hiç tanımadığım bir çift göz...
Ve bende bir sevinç ve iste sen
Gelmiştin işte, bırakmamıştın beni bu karanlıklarda.
'Korkma bu yeni bir sayfa...'
Evet, korkularım beni terk etmiş, sen bana yeni bir sayfa şansı vermiştin.
Ve ben, seni ömür boyu seveceğim diye o gün yemin etmiştim...