Karantina Kahvesi
Bugünlerde eskilere takılıp kaldım.Karıştırdığım tüm eski kitaplarda notlarım karşıma çıktı teker,teker bu karantina kahvesinde...Kahve demişken hatırı vardır şöyle bol köpüklü orta Türk kahvesini yudumlarken,nostalji radyomda Kayahan'ı dinlerken seni seviyoruma dökülüyor nakaratlar.Mevsim eylül,sonbaharı yaşarken yağmurun toprak kokusuyla birleşen o nahoş bir tat beliriyor...Kitaplar derken,şiirler,fotoğraflar,notlar hepsi bir cümbüşe katılıp beni pazar akşamında çalışma masasına atan hikayelerle getiriyor buralara...
Kumar ağacı yaprağında üstüme üşüşen birkaç söz dökülüyor kimsesizliğime...
Kurulu saatin beklediği zemberek gibi,yağmur duasıyla,sonbaharın hüzün gömleğini giyip geldim sana...
Ne şiirler biter,ne harmanı ciğerleri patlatan sigaramın dumanı...
Bitti ömrümün aşk hayatı...Kalp karantina kahvesinde hatır dinliyor şimdilerde sensiz,kimi kimsesi sen olmadıkça..
Gel...
Bir gün yine ne olursa olsun gel...
Bir fincan kahvede bile özlemiyle demlenir insan :)
Eskiler kimi zaman buruk bir tat bıraksa da insanın hem ruhunda hem de yüreğinde yine de unutulmuyorlar. Anılar bir yerlerden çıkıp yine ruhumuzu titretiyor zaman zaman. Osman Yivci hemşerim çok kısa olmuş, biraz daha uzatsaydın keşke, daha da iyi öyküler, denemeler çıkacaktır senden zamanla inanıyorum ki kutlarım yürekten...