Kele Çukurunun Diline Acı Biber Ateşi
Yıldıray’a
Bamya çorbasında müebbet yatıyorum. Kalbimin akvaryumunda kızıl saçlı deniz atları ve kendisizliğimi kristal sularının tuzluklarında su ateşinde harlı pişiriyorum. Seremcem bir günü kucaklıyor.
Kele çukurunda gözlerimin kehribarları! Yastık ve yorgan olarak görülür.
İçimde sesli gülmeler Mamut telkini gibidir. Biraz nahoş biraz al dağlı kızlar!
Umudun var olsun ey kendim diyorum dili düşük bir mors alfabesiyle.
Ocak üstü bir şiir demledim. Otur dizimin sulu gözyaşlarına. Şerefe koşsun tüm gök gürültüsü ve çocukların naif kalp gözleri!
Şerefe Mamut şerefe!
Göz kapağımın üzerinde bir kız çocuğu. Eee eh! Ninni de ninni!
Cuma’nın adasında; Hafızamı on üç sayısına tekamül ettirdiğimde Pompei kızıl elmalarını yedim.
Dünsonrasıgeçmişhepgelecektir. Onuhiçgeçenuçağınkanatlarında Kendimigözyaşıkovasınadüşürdüğümde
Uçağın kanatları peruklu Peru’nun sularında; Yeniden doğuruldular ah ki ah!
Ölümleoyunoynarken/24/10/01
Hahaha deliii...
İsmi lazım değil kadim bir yıkıntı kalenin Kele Çukurunda yüzyıllardır gizlenen Mamutun canı gün ışığı çekmiş bir gün, öyle böyle değil ama en güneşlisinden...Gerinerek şöyle bir çıkıvermiş dışarıya, salınarak koca poposuyla bir o yana dönmüş korkularından bağırarak kaçışan insancıklar, bir bu yana dönmüş "ahhhh ne harikasın al ne olur al ve bizi de götür gizlendiğin o karanlığa" diyerek önüne set olmuş divaneler... o ara ortam sıcaklığı da tam 56 derece ... offf " bir ortanız yok mu sizin yahu ve henüz zamanı gelmemiş evvelin" diyerek " canım buzullar canım buzullar" sayıklamalarıyla geri dönmüş karanlığına tekrar bir başına....
(: Burdan çıkarılacak *hisse; şu an deli gibi bir açlık çekiyorum ve acilen bir şeyler yemeliyim B... Sevgimle Şair.
göklerin dilinden okunmuş zamanın kalemi
bir yudum gökyüzü aldım avuçlarıma. bulutlar kurumuş yaprakların arasında sükût edercesine usulca süzüldü parmaklarımın arasından. kendi kaderini unutan bir rüzgâr gibi gezindim sonra uzakların en içsel haritasında. bir düşün. eğer gözyaşları kristalden bir çağlayan olup da kalbimize aktığında bir evren doğmaz mıydı o an her damlada. ah, ki susmanın şiir olduğu bir âlemin içindeyiz.
ey zaman. ey yüzyılların kanatlı uykusu. dönüp dönüp bir anlamın kıyısında kanat çırpıyoruz. uçakların gökyüzünden bıraktığı beyaz çizgilerde kendimizi yazıyoruz ve siliyoruz aynı anda. yeniden doğmayı öğrenmişiz. peru’nun sularında. dünyanın herhangi bir kuytusunda. doğum ve ölüm aynı ateşin kıvılcımı. ellerimde bir şiir. gözlerimde tuhaf bir su birikintisi. şimdi nereye giderim. nereye savurur beni hayatın anlam bulmamış cümleleri.
şimdi sus ve dinle. gök toprağa bir ninni söylüyor. zaman geçmişi ve geleceği unutup bir çocuğun kalbine yaslanmış. ve bizler pompei’nin külleri arasında birer kızıl elma olup saklanıyoruz.
son sözüm bir dua. bir şarkı. bir nefes. dünya her yeniden başlamada biraz daha insandır.
tebrikler