Kenevirler ve Bir Beddua
Yine her zamanki gibi yaz tatilimi köyde geçirdiğim çocukluk yıllarım. Evin önündeki bahçede toprakla oynuyorum. Kafamı kaldırdığımda alacanın (bahçe kapısı) oradan içeriye 3-4 tane askerin girdiğini gördüm. Jandarmalar bizim için ahaliden sayılırdı, köyün üst başındaki (günümüzde kapatılmış) olan karakolun önünden geçerken ya da köyün içinde sık sık görürdük askerleri. Ancak böyle bir takım halinde evimize gelmeleri hiç karşılaşmadığımız bir durumdu. Önemli bir şey olmalıydı. İçeriye bağırdım: “Neneeeeee!” Bir iki kere daha seslendim. Babaannem dışarı çıktı. Karşısında askerleri görünce şaşırdı. “Hoşgeldiniz, ne var ki?” dedi. Komutan zaten bahçeye göz gezdiriyordu. Bize sormaya gerek kalmadan aradığı şeyi görmüş olacak ki, yanındaki askerlere eliyle köşedeki bir maşala keneviri işaret etti. Çok fazla bir şey olmadığı için sadece bir asker kenevirlerin olduğu yöne doğru yürümeye başladı. O sırada güneşten parladığı için askerin elindeki satırı farkettim. Babannem de “Ne oluyor?” diye komutana sorduktan sonra erin peşi sıra yürüdü hızlı adımlarla. Ben de onun ardından… Ancak asker çoktan kenevirlere ulaşmış ve kesmeye başlamıştı. Babaannem maşalaya varıp da engel olmaya çalışınca komutan ve bir asker daha yanımıza geldiler koşarcasına. Jandarma komutanı “Zorluk çıkarma teyze. Hükümetin emri böyle. Elimde yazı var bak” derken gerçekten bir kağıdı gösteriyordu. Nenem sinirden gözü dönmüş durumdaydı. Hayatında bu kadar öfkelendiğini belki bir kere daha görmüşümdür, belki de hiç. “Hükümetin başka işi, başka derdi yok muymuş?” diye bağırdı? Komutan sadece başını sallamakla yetindi. Babaannem “Bari bir ay daha duraydınız da, seneye ekmezdik. Kime ne zararı varmış?” diye sorunca komutan “Zararlı madde yapılıyor bunlardan teyze, heryerde yetişmesine izin verilmiyor” dedi. Babaannemin öfkesi artık en üst düzeye çıkmıştı, doğrudan Özal’ın adını anarak “Kaç kere gelmiş de görmüş? Çedeneden kime ne zarar gelmiş” dedi. Komutan “emir genel, herkes için teyze” dedi.
Anadolu insanının duyguları bazen şiirsel bir ahenkle ağzından dökülür yaşadıkları olaylar karşısında. Askerler Kenevirlerimizi yerde serili vaziyette bırakıp kapıya doğru giderlerken babaannem yüksek sesle bağırıyordu:
Olmaz olasıca satır
Sapın kırılsın tutmaz olsun
Ağzın körelsin kesmez olsun
Böyle iş de olmaz olsun
O gün ve ertesi gün birkaç kişiden daha duyduk askerlerin bahçelerine girdiğini.
Tabi ki Nineniz o kenevirleri keyif verici bir madde üretmek için ekmemiştir mutlaka, bu belli bir şey. Zaten nine ona çetene diyor, onlar mutlaka başka faydalı bir iş içindir. Ancak devletinde kuralları kesindir, kişiye ya da kişilere göre ayrım, ayrıcalık yapılmaz, yapılamamalı ki zaten jandarmalarda yapmamış. Kutlarım...