Kent Müritleri ...
Derler ki; insanın, ölüme dair tek karşı durma biçimidir yazı...
Beklentisiz bir arzuya saldırışın doyumsuzluğuyla kurcalanır parmak aralığında.
Belki de, bu yüzdendir bir inadın gelip çöreklenmesi bizim aramızda da. Ve sanki onun adı aramızda cânân gibi kaldı da, durduramayıp kalem kurşunlarına boyun eğişimizi, [iz]lemeyi sürdürüverdik tüm hoyratlığımızla... Çünkü, hoyrat bir konu[k], çalkalandı içimden geçen denizinde; suyundaki ağlarıyla sarsarak yüreğimi.
Öyle ki, bizi birer ?beyaz zenci'* gibi tanımlandıracak bağlılığımızın ardından çoğumuzun adı ?Kent Müritleri' olarak kalacak belki de. Değinmeye çalıştığım üzere elbette konu[ğu]m bu kent olacak ama bir de ?neyin nesidir ?müritleri' diye yazıya doladığın' derseniz; bu yazı, enikonu ona yönelmişliğiyle sonlanacak...
Hangi sokağına saparsanız sapın denize varacağını duyumsamanızın sevincinden uzaklaşmaktaysanız...
Oturduğunuz mahallesinin köşesinde haylaz çocuklarca geceleri basılıp tavalarında kalan poğaçaları araklanan köhne fırının satıcıları, sabahları kapınızdan geçmeyip ?saray'lara yerleşmekteyse...
Sokak aralarında dolaşan amcaların, baş üzerinden indirip bir tahta çubuk parçasına dolayıp sattıkları, tablalarındaki rengarenk macunları camekanlı piramitlerde satılmaktaysa...
Bir erguvana hiç ummadığınız anda rastlayıp mevsimden haberdar oluşunuz, bangır bangır duyurmalar yüzünden gözlerinizde rengini yitiriyorsa..
Yorulup yol kenarında soluklanayım derken yaslandığınız duvarların artık açlıklardan söz edeceği yerde, eğlencenin dibine vuran insan yavrularından söz edildiğine hayret ediyorsanız...
?Şöyle bir gezeyim kenti' dediğiniz arkadaşınızın evine varışınız, güvenli olma durumunuzu gerektirecek birçok sorgulamayla müsaitleştiriliyorsa bol denetimli sitelerde...
Ve kıyısında durup -içinde uyutulamamış beşik gıcırtısı gibi- ?güzel insanları yutuyorsan ?koy'[n]un yansın!? diye bir paradoksu yaşatıyorsanız dilinizde, sırt verip de bu kentte...
İşte o zaman siz, bu kentte bir dergâh içre, çilenizi tamamlayamamış ?Kent Müritleri?ndensiniz adınızın başında ?hamûşân'* yazana dek. Ya sabır, ya sefer ya da garip olmaya gerekliliği sindirirsiniz içdenizlerinizde...
Ha, bu arada şu da var ki; kimi zaman karşılaştığımızda seviniyor muyuz şaşarak: toz toprak içinde misket oynayan çocuklar görüp de sokak aralarında...
Ya da bu yalnızca beni mutlu ediyordur; ama, o çocukları topaç çevirirken de görmeliyiz bir gün...
*Beyaz Zenciler: Yaşadıkları toplumca aykırı kabul elden birkaç arkadaşın yaşadıklarının anlatıldığı romanda, toplumun o gruba taktığı ad...( İngvar Ambjörnsen, Ayrıntı Yay. )
**Hamûşân: Susmuşlar. (Mevlevi inanışındaki bu terim, ruhun bedenden ayrılışını bir ölüm olarak değil; kişinin susma hâli olarak kabul etmektedir. Mezarlıkların bu nedenle bu sözcükle adlandırıp anmışlardır.)