Kımıldamayın Çekiyorum Klik
Geçmişimizin ne kadarı, kaçta kaçı hatırlamak istemediklerimizle dolu? Ya da hatırlamaktan kaçtıklarımız, uzaklaşmak istediklerimizle?
Üzüntülerimizi unutmaya çalışıp mutluluklarımızın gölgelenmemesini isteriz. Kabul, bir miktar bencilce ama huyumuz kurusun!.. Eğer bizi derinlerden sarsan, duygularımızı çatlatan, kırılmasına sebep olan anılarımızı hatırlayacak olursak da vücut ısımız bir anda değişir, kalp sızıyla çarpar.. .
Salt insanoğluna mahsus müthiş bir ikilemle yaşıyoruz belki de. Mutluyken her şeyi hatırlamak istemek; mutsuzken de istememek! Yani istemek ya da istememek işte bütün mesele bu!...
Bazen klonlanmış ilişkiler yaşadığımızı düşünüyorum.Sanki hepimizin yaşadıkları benzermiş gibi. Ben bir gün sevgilimle parktayken, o anı bir fotoğraf karesiyle hapsedip; bak ne kadar mutluyuz dediğimde, sanki bir sonraki gün aynı parkta bir başka çift, aynı şeyleri gerçekleştirip, bak ne kadar mutluyuz diyecekmiş gibi geliyor bana...
Yüzümüzdeki ifadeler,geçmişin ve geleceğin kuşkusu ve tüm bunları süzgeçten geçirilmiş ince bir tülle örtme isteği.. İnce tül korkudur.. İnce tül mutlulukların zerrelere dağılma olasılığının endişesidir. İnce tül kimin ne istediğinin aslında hep saklı oluşudur...
Hepimizin değişik renklerde hayalleri olduğunu kestirebiliyorum. Bu renklerin açık,parlak ve (u)mutlu renklerde olduğunu tahmin edebiliyorum...
Sanırım nedeni de açık parlak ve (u)mutlu yaşamlar istediğimiz. Anahtar duygulardan birinin "güven" olduğunu kestirmek güç değil.. Güvenmek istemek, güvenebilmek, güvendiğine inanmak.
Tüm bu arzuların kesiştiği anların birinde belki de yaşlı bir adama uzatılır fotoğraf makinesi. Arka planda mümkünse deniz, gölet, çiçekler gibi kalbe hoş görünen görsellikler olması tercih sebebidir. Sonra yaşlı adamın buruşuk eli deklanşöre basmadan önce bir sevgili duruşu belirlenir.. .
Yüzlerde ise çok ama çok sonra çözülebilecek görünmez endişe çizgileri saklıdır...
Eğer güzel bir yaz günüyse dondurmalar alınır. Eriyen kısmı birilerinin üzerlerine damlar. Ama bu olay kahkahaların yayılmasına neden olur.
Çünkü mutluluk anları bir dondurma lekesinden daha değerlidir. Önemli olan mutluğun lekelenmemesidir.
İlişkiler konusunda böyle olur olmaz ahkamlar kesmeyi sevmem aslında... Kusuruma bakmayın... Ve yaşadıklarımdan aldığım cüretle Genel kişiler zamanı türevli cümlelerle düşüncelerimi çoğaltmışsam da kusuruma bakmayın...
Lafı gevelemeyeyim. Söylemek istediğim şu. Bir arkadaşımın aşktan korkmuyorum dediği gibi ben de beni bekleyen, yolumun önündeki taşların arasına sıkışmış acılara rağmen " Kımıldamayın çekiyorum! Klik"lerden korkmuyorum!..
Şimdi hep beraber toplanın! Evet çok güzel! "Peynir" deyin! Harika!..
Kımıldamayın çekiyorum! Klik!...
Hayattan ve yaşananlardan korkmadığınız zaman başa gelecek her şeyler de daha bir olgunlukla karşılanacaktır sonrasında. Günün bu güzel yazısına tebrikler içtenlikle...👍