Kırık Kalpli Mekânlar-2
Pınarların en soğuğu, en bolluğu en berrağı, akar şarıl şarıl günlerce... Susayan dudaklara değer ferahlatıcı ıslakça... En yüksek dağların zirvelerinden fışkırır, çalgan çalgan kayalardan aşağı yudum yudum susayan yerlere...Sıra sıra dağları aşar, çeşme başında bekleyen susayan çatlak dudaklara... Pungardan akan sular engin okyanusça kurunları doldurur, hayvanlara böceklere... Çeşmeler / Pungarlar direnir zamana... İklimin kaybolan bolluk bereketine... Akarda akar temas ettiği sert kayayı düzleştirir, yıllarca aşındırır içindeki zengin minerallerle...
Yolun başlangıcında, ortasında, sonunda hissettirirdi ihtiyacı olana... Çevresinde sırasını bekleyen su kovaları neşeliydi çeşme başında... Çeşme başında en güzel entariler, fistanlar giyilirdi. Başlarına desenli yemeniler bağlanırdı, en güzel nakışlarla kendini gösterir. Ayaküstü sohbetler çeşme başında dile gelirdi doğal ve neşeli... Çeşme başında susayan hasretler kana kana içerlerdi taştan yapılmış çeşmelerde... Yaz aylarında akmaktan yorulsa da dibine kadar akardı musluktan kaynağında olduğu kadarıyla... Zincirle asılı bakır tastan sen ben ayrımı olmadan yudumlanırdı israfsızca ve şükürce... Su varsa çeşme vardır, toprağın olduğu her yerde... Dağların en tepesinde alır kaynağını deniz olur çeşme kurunlarında yol bulur, derelerden aşağı ilk oluştuğu yere... Gidebildiği çaya, ırmağa ve denize...
Çeşme başlarında şairlere bir yudum su sonrası ilhamlar dökülmüştür bir soğuk su gibi en güzel sözler dile gelmiştir; suyun sesi gibi şarıl şarıl akmıştır hecelere... Çeşmeler; görünmeyenleri getirir, musluktan dökülenlerle susayan mecnun çeşme başında arar leylayı suda yansıyan ay yüzlü simasını çeşmenin berrak suyunda görür... Dağları aşan Feryatları tepenin arkasındaki çeşmede umutlanır, sevdiğini göremese de içtiği bir yudumda dünya kadar teselli bulur.. Karacaoğlan gibi tepeleri aşar, çeşmede huzur bulur, sevdiğine en iyi deyişleri çeşme başında, yamacında yazmıştır... Anadolu ozanları bağlamanın teline çeşme başında vurmuştur. Çoban yanık kavalını çeşmenin uzun uzun çalmıştır.
Yığıntılardan kaçan çeşme başında suya konuşur, sırtını nemli taşa dayadığında güven hissetmiştir. Zamanın bu evresinde çeşmeler insanların ilgisizliğine, terk edilmişliğe kırılmıştır. Damarlarında azalan berrak su azalmış, yaşlanmıştır. Tarihe yine de küsmez sarp dağlara... Azalan yağmura, değişen iklime, kurak başlayan bahara... Yaşlanan bir beden gibi canının son nefesine kadar olduğu kadar, akıtacak taşıdığı berrak can suyu...
Çeşmenin bağrı büyüktür, aktığı müddetçe bereket sofrası genişler her dereye... Özlemlerin, hasretleri çeşme başında doruğa çıkar ahenkli akan musluğu susayan özlemleri susamasını giderir. Eskiyen çeşmeler, hayatın iklimine dargındır. Kalbi kırıktır, yılların ötesine ... Canlıların olmadığı yerde çeşme yalnızdır. Yalnızlığını kısık suyundaki sesinde teselli olmaya çalışır. Çeşmeler köylerin merkezinde, şehrin bir yerlerinde akar da akar tarihin geçmişinden geleceğine...
Her çeşme, eskiyen yapısıyla bir insan bekleyecek zamanın terk edilmiş mekânları olsa da kendisiyle, çevresindeki yaşayan canlılarla söylediği tabiat şarkısını söylemeye devam edecek;
'Bir zaman, bir çeşme başında bir insan gördüm' Terennümü dillerde...
Biz insanlar, çeşmelerde uzak bir yerlerde fabrikalarda işlenmiş, plastik şişelerde kana kana içmeye devam edeceğiz! İçtikçe susanacağız, tâ ki bir çeşmeden akan musluğun altına elimizi koyup kana kana su içeceğimiz güne kadar....