Kır(ı)k Kitap/lar
Yılların verdiği birliktelikti onların ki... Omuz omuza geçirilmiş uzun yıllar. Beraber sararmış beraber solmuşluk en ortak noktalarıydı.
İlk sahibinin, üççeyrek yıl önce, üç katlı binadan yukarı binanın dikilmediği o yıllarda, mahallede kendi halinde hoş katlı evinin boş odalarından kuzey cepheli olanının, üç duvarına sabitlediği üçer sıralı kitaplıktı bu. Ceviz ağacından, ustasına yaptırdığı bu üç katlı raflardaki kitaplar, ilk gün ki sağlamlığıyla duran kitaplıktan memnundular! Gün içinde, havada uçuşup sonrasında sırtlarına binen tozlarda da hiç suçu yoktu kadim dostlarının. Bir el onları, gün içinde üç defa temizler, üç ayrı kitap, günün üç ayrı bölümünde sindirile sindirile okunurdu. Kulak ardında duran kurşun kalem, önemli yerlerin altını çizer,bazen de kitabın boş alanına notlar düşerdi.İlgi, o zamanlar fazlaydı ve hiç biri kıskançlık krizine girmezdi.Bilirlerdi sıranın çok yakında onlara geleceğini...Şefkatli ve bilgili sahipleri, onları koruyor kolluyordu.Hele ilk açıldıkları anda içine çekercesine koklanmaları,sadece okunmanın haricinde saçtıkları sayfa kokusuyla sahiplerini mesti hayran etmek ayrı bir keyif ve zevkti onlar için...
Yerine göre; Yasaklanmış, toplatılmış, çoğaltılmış, dağıtılmış, çok satılmıştılar. Ama hiç bu kadar ağlatılmamıştılar. Aşk, meşk, köşk, sevda, kavga, memleket, ihanet, cinayet, lanet v.s.konularından bazılarıydı. Konulara dem olan özler ve o özleri anlatan sözler çokçaydı. Azami beraberlikten, asgari ilgisizliğe tenzili rütbeydi yaşadıkları şu an. Yıllar boyu renginin bile ne olduğu belli olmayan sıvası dökük duvara bakıp durmak kolay mıydı? Kim olduğu belli olmayan bir ressamın tablosu da eğri büğrü sallanmaktaydı orada öylece!
Kalın ve konuca ağır olanın sesi gür, kıdemi ilericeydi. Kitaplığın en üst rafında ilk sıradan konuşmaya başladı; "Zaman çok değişti dostlar... Okumak; İlgiden, ilgi; bilgiden doğar. Bilginin en önemli kaynakları da o zamanlar bizdik. Gerçi, sahibimizin dostlarıyla yaptıkları o zaman ki konuşmaları bugün ki gibi hatırlıyorum. O zamanda, az okumaktan, okunmuşluktan bahsedilir ve şikâyetler dillendirilirdi, ancak..." Üzerini kaplamış olan bir karış tozun verdiği sıkıntıyla önce bir iki aksırıp tıksırdıktan sonra tekrar etti konuşmasına; "Ama otuz yıldır kimse bu kapıdan içeri girmedi. Bir tanemizin bile bir yaprağı açılmadı. Sebebini anlamakta zorlanıyorum." dedi.
İkinci raftan, ince,uzun ve Psikoloji bilimini anlatan kitap,kendinden daha kalın olan iki kitabın arasından ıkış tıkış konuşmaya yeltendi ; " Sahibimizin öldüğünü, yıllar öncesinde duymuştum.Hanımının rahatsızlığı sırasında çok haşır neşir olmuştuk sahibimizle.
Sonrasın da, hanımının yanına gelen gidenler söylediler; Kitap okurken, kalp krizinden rahmetli olduğunu. Ama çocukları vardı üç tane, onlara ne oldu bilmiyorum?. "
Güneş bile girmemişti onca yıl odadan içeri... Pencereye çekilen beyaz perde dahi bıraksan ağlayacak pozisyondaydı. Sararmışlık onunda kaderiydi. Kitaplığa bitişik duran masanın üzerinde en son okunduğu belli olan siyer kitabı, onca yıl, sahibine ait gözlük ve kurşun kalemle yüz yüze bakıp durmuşlardı. Olduğu yerden, sırtı dönük konuşmaya başladı .' İçimde taşıdığım Efendiler efendisine ait bilgileri, güzel sözleri ve davranışlarına ait hikâyeleri kimselere aktaramamanın ezikliğini artık taşıyamıyorum! Yıllar içinde, sahibimizin sahipsiz bıraktığı, gözlüğe akıttım derdimi. O da dayanamayıp çatlatıverdi camlarını. Artık bana doğru tam bakamıyor. Ah! ne olurdu biri alsa da doya doya okusa ve okutsa'
***
'Bak Kemal, gördün mü bu kitaplığı?'
'Gördüm.'
Ellerimizdeki karton kutuları yere bırakıp, kapalı olan kapıyı sonuna kadar açtım. Yağmurda ıslanan paltomu çıkarırken, evin en hüzünlü odasının burası olacağını düşünmemiştim. 'Aman Allah'ım! Bu ne kadar kitap, eve verdiğim para kadar para versem alamam bunca kitabı.'
'Zeynep, harika bir şey bu...'
'Evet'
***
Bir uğultu başladı sonrasında, yorum yapılacaktı otuz yıl sonrası gelişen yeni durum hakkında...
Kitaplar üzerine değişik bir deneme olmuş. Ben hep biz den bir nesil ya da iki nesil önce yaşamış insanların kitaplara bizden daha çok değer verdiğini düşünmüşümdür. Sebebide herhalde o zaman üretilen kitapların sayısının az olması ve bilgisayar, radyo, televizyon gibi araç gereçlerin çok az olması olabilir kanımca. Şimdiki çocuklar bilgisayar ile oynamayı, kitap okumaya daha çok tercih ediyorlar, olay budur. Kitaplara kişilik verip konuşturmak ilginç ve güzel düşünce. Güzeldi kutlarım Selim bey...👍