Kış Gelmeden Haydi Dağlara Çıkalım
Kimsecikler yoktu sokakta. Pencereler önüne dizilmiş karanfillerden başka. Bahçe kapılarının ardı güneş yorgunu kavun kokuyordu.
''Uyanmadınız mı, tanışmak istiyorum '' diye bağırmak geldi içimden, tuttum kendimi, sonuçta bilmediğim bir kasabadaydım. Sonra ev sahibem Halime ablaya yeni kiracılarının normal olup olmadığını sormalarından korktum. Başımı dikip güldüm ... Ah dağlar !
Ah yüzüme yapışan dağlar
Bulutsuzluktan zannettiler içimdeki pusu.
Mırıldandığım bir türkü ile coşturdum sessizliği. Nehir tozu gibi inceldi gökyüzü.
Ilık ama içimi parçalayan damlalar düşmeye başladı. Yolun kenarında unutulmuş zeytin ağacına sığındım.
Bekliyordum
Beklemek tutukluluktu
Beklemek sonsuzluktu
Bir andı hüzün.
Islanmış kedi yavrusu gibi başım önüme düştü.
Toprağın kokusunu
Kavruk bir ezginin neşesini duydum...
Başımı tekrar yukarılara diktim
Ey! diyecektim dağlara
Getireyim mi ıslak gözlerimi ?
diyemedim...
Ah o dağlar nasılda çeker insanı büyülüdür sanki hem etekleri hem de zirveleri. Güzel bir yazıydı kutlarım Nilgün hanım ...👍