Kıyamet
Bir güneş doğacak, giyinecek üryan hayaller... Sonra mahkum kalacak gece, karanlığın acımasızlığına. En çok sokak lambaları vuracak bizi, bir kadın gölgesinden kaçacak, bir adam kendini atacak boşluktan... Bir çocuk donarak ölecek ve uyuyacak dünya... Egolar arşa çıkacak, herkes birbirinin kuyusunu kazacak, kendi gibi düşünmeyeni lanetleyecek biri, diğeri elindekinin kıymetini kaybettiğinde anlayacak... Bir varmış bir yokmuş olacak insanlık.
İlk kez bir masal kötü sonla bitecek.
Birileri umut aşılayacak, tesiri çabucak geçecek. Birileri pusacak kapının ardına, çıkmayacak evinden dışarı. Çünkü bombalanıyor sokaklar, çünkü kan yağıyor gökten. Her yerde eli kirli adamlar... Çünkü çöplükler yalnız taş kalplerle dolu. Bir çocuk yine aç kalacak, Marmara yürek kanıyla yıkanacak. Sen görmezden geleceksin, benim midem bulanacak, öteki sırt çevirip geleceğe bakacak.
İlk kez bir gelecek böylesine kan kokacak.
Bir avuç insan kaldık, tohumların filizlenmesini bekleyen. Kökünü kuruttular çiçeklerin, el değmemiş sübyanların günahına girdi zalimler, bir ana bebesiz kaldı, bir bebe anasız... Beyinleri yıkayan cehaletin salyası mıydı ki yapıştı hoyratça, saldı mikrobunu damarlara. Kimse göremez oldu ve hissedemez... Umut diyorum, el açıp dileniyorum Allah'ımdan biraz umut... Umut ışığı parladığı an yine hayalsiz bir çift gözde sönüyor aydınlık. Ağzımdan çıkan bal olsa ne fayda ki dünyadaki herkes aşağılarken, söverken hatta döverken bir tek ben liman olsam ne fayda bir çocuğa. Kanadı kırık serçe uçabilir mi? Sevgisiz bir kalp nasıl yaşasın umutla? Hayallerini çaldılar çocukların, kimse görmedi. Bakmakla görmek arasındaki uçurumu anlamadılar. Her şeye bakabilirsin bir çocuğa, doğaya, denize, uçan kuşa... Ancak dikkat edersen görürsün çocuğun gözlerindeki hüznü, kuşların birer birer terk-i diyar edişini, denizin karardığını, doğanın griliğini... Ancak gönül gözünle bakarsan görürsün zamanın tersine gittiğini...
Bir gün gelecek hafızamızdaki film şeritlerinde kalacak insanlık. Tebessümün ne olduğunu, yardımlaşmayı, dayanışmayı yalnız mazinin mühürlü penceresinde bırakıp koca bir hiçlikle baş başa kalacağız.
İlk kez insan, kendi eliyle yarattığı hiçliğin ortasında ölmeyi dileyecek
İsrafil Sur'a üflemeden,
İlk kez kıyameti hissedecek insanoğlu canhıraş bir vaveyla koparken, kendi kazdığı ölüm çukurunda...
-Kıyameti yaşamadan doğaya ve insanlığımıza sahip çıkalım.-
İnsanlar insanlıklarından, ahlaklarından, karakterlerinden taviz verdikçe kötülükler cirit atıyor yeryüzünde. Acıma hissi yok olmuş, ruhlar çürüme yolunda. Hala bu dünya ayaktaysa bütün kötülüklere rağmen az sayıda iyi insanın yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor. Toplumsal duyarlılığı ön planda olan güzel bir deneme kutlarım Seda hanım...👍