Kıyısında Ömrümüzün

Dolaşıyorum kıyısında ömrümün..,
Tanıdık suretler çarpar gözlerime, çoğu ince belliydi kadınların; oturur kimisi genç delikanlı,kimisi ihtiyar heriflerin yamacında.
sevmiştim,dünyalarından kesitler almıştım, fakat her deminde gecenin, yalnızlığın o iç dağlayan sesiyle bir başıma kalmışım;
hani kadere inanmıyorum, ama tüm bu yalnızlıkların mutlak bir gerekcesi vardı,

Sencede öyle değilmi okuyucu dostum?
Sende en az benim kadar kavrulmuş olmalısın güneşin sıcaklığında,çıplak ayaklarımızla belkide aynı topraklar üzerinden yol aldık,
tanımadığımız yabancı yüzleri gördügümüzde kentlerde; durup birdaha bakmışızdır, merakımızdan değildi elbet..

Oturduk yorgun pencere kenarında, bekledik güneşin yeniden doğuşunu,sabahın ilk saatlerinde açtığımızda gözlerimizi, o sarı rengi selamlamışızdır, bazende siyah pulların kurşun hızıyla ona ulaşmasını görmüşüzdür, ki her defasında öldürüldü o vakitlerde sabahın o anlamlı gülümseyişi..
Şimdi anlamsızlığına ağlıyor ilkbahar,yeşeren ağaçlar,saksılarımızdaki çiçekler, farklı hüzünle boyun eğiyor güneş ananın sıcak kollarına, bunların tek sorumlusu bizler değiliz ya?

Herşeyi daha geriye götürme olanağımız olsaydı, ilk işim senin gözlerin eşliğinde kalemimle yol almak olurdu okyanusun o güzelim mavi rengine.
karayiplerde selamlamalıydı yedi renkden balıkları, genç balıkçıların günü kurtaran sevinçlerini, tütün tarlasından gelen o anlamlı türküye kulak vermeyi arzulardım, çok çok sevgilisiz olmanın acı kaybını yaşamış olsakda, mutlak bizi birşeyler bağlardı orada yaşama.

Bir şiirim var ;


dilimde dolaşırdı yürürken matemine, gecenin.
onu paylaşmak istiyorum seninle.
Bittiğinde kaybolmalıyız kurduğumuz tüm düşlerden,
bilirsin, ızdırap acı bir meyvenin çekirdeklerine gizlenmiş zehirdir
bunu bir daha tadmak kendi idamımızı hazırlamamız anlamına gelecektir...

'' Tuttuk elinden yaşamın,
Gidiyoruz bir bilinmez eşliğinde,
Henüz yolun başındayızdır seninle.
Uzun;
Sonu gözden uzak karanlık vardır bizi bekleyen,

Çamurlu yollardan geçeriz,
Farkında olmadan ezeriz bir kurbagayı,
Susar tüm diğerleri
Matemini hazırlar sabah üzeri
Ağlayan dostları.

İşte orada ikimizde birer katiliz!
Dönüp çevirdiğimizde başımızı,
Bir merasim geçitinin henüz ilk vaktinde
Yem olacak diğerleri,
Aç kedinin ağzına.
Azrailliği yapan o gri tüylü hayvanın,
Cehennemde vazgeçilmez dotları olacağız..


Hiç bir ışığa rast gelmezken gözlerimiz,
Geçecek yanımzıdan,
Kırmızı fosforuyla, ambulans
Bizide götürmesini isteyeceksin gittiği yere,
Önünü keseceğiz,sarhoşuz ya
sövecekler ana avrad bize!
Kim bilir bir kaç dakikanın hesabını
Ödeyecek bir insan can borcuyla,
Seri cinayetlerin fitilini ateşlemişizdir..


Yorğun bedenimiz yürüyecek
Dumanın içinden geçeceğiz,
Yanacak gözlerimiz,akacak yaşlar,
Sonrasında dalacağız bir ormanlığa,
Boz toprak yığınlarından korkacağız,
Şimdi uzağızdır tüm kentin ışıklarından,
Suskun geceyle tanışacağız,
Öpecek alnımızın orta yerinden,
Biz bu sıcaklığı hissedeceğiz,
Ilık rüzgarın vuruşunda tenimize..

Çok geçmeden dizlerimiz'de öpüşecek,
Ağaç köklerinin üzerinde biten otlarla,
Dokunduğunda ellerimiz,
Acıtacak parmak uclarımızı
Dikenin bu ısırgan yanları,
Biran unutacağız nerede olduğumuzu,
Çakacağız ateşi yakacağız kuru otları,
Acımadan seyredeceğiz yanğını,
Bir mülteci gibi kaçışacağız kuytu yere,
Orada ölecek binlerce ateş böceği,
Ölecek karaca yavruları,
Tutuşacak kanadı kuşların,
Kim ödeyecek tüm bunların hesabını?

Ahh tutuyorsun ellerimden kaçıyoruz,
Ve geliyoruz yolun o son noktasına,
Bir uçurumla yüzleşiyor gözlerimiz,
Adım atsak öleceğimizi biliyorsun,
Geri dönmek istiyoruz,
Üzerimize gelen ölüleri görüyoruz,
Ateş böcekleri aydınlatıyor önlerini,
Yürüyorlar üzerimize ağır ağır,
Milyonlarcası intikam yeminiyle geliyor,

Şimdi ne yapmalıyız seninle?

-Söylemiştim ben sana,
Dolaşmak günahdır
Ömrümüzün ihtiyar ülkesinde....''

31 Mart 2011 3-4 dakika 22 denemesi var.
Yorumlar