Kız Çocuğu / Kesim
Kesim
Güzel kesmeyen tırnak makasıyla tırnaklarımı güzel kesmeyi beceremediğim yıllarda öğrendim güzel kesim için önce doğru malzemenin gerekli olduğunu...
Oysa annemle babam da bilmiyorlardı doğru düzgün kesmesini, kanatlarımı yamuk yumuk kesmişlerdi, kenarlarındaki girintili çıkıntılı görünen çirkin izlerden anlıyordum bunu. İlk kötülüğü belki de onlar yapmıştı bana, güvenliğim için. Tırnakların düz kesilmesi gerektiğini de bilmiyordum, saçlarım da hiç dümdüz olmazdı, küt kesim olmasına rağmen. Şuanda da kendi isteğimle devam ediyor bu uyumsuzluk.
Kanatlarım değil, özgürlüğüm kesilmişti, bir kızın en çok sahip olması gereken şey ellerimden alınmıştı, bana hiç sorulmadan. Sorulsa cevabım ne olurdu bilmiyorum ama bunu istemezdim, cevap verebilecek yaşta değildim belki de. Azat olmayı bekleyen kuşların geçici özgürlük düşüncesiyle teselli buluyordum. Onlar kafesteydi ama kanatları vardı, bir gün kafesin kırılma ihtimali vardı, bir gün küçük bir kız çocuğunun korkarak kafese yaklaşıp aklından geçen ilk düşünceyi uygulama ihtimali vardı, kafesin aniden açılıp, kuşun açık pencereden hızla gökyüzüne uçup, özgürlüğüne kavuşması ihtimali vardı. Benim kanatlarım yoktu, gitmeye çalışsam en yakın istasyonda yakalanırdım.
Pembe patiği ayağımıza giydiğimizde yazılıyordu kaderimiz, daha önce çizili olan. Tüm suç pembe rengindeydi belki, biraz daha sağlam duran bir renk düşseydi kaderimize belki bizim adımıza karar vermelerinden kurtulurduk.
Babamın haftada 3 kere tıraş oluşu geliyor aklıma, pijamamı giyer karşısında oturur, izlerdim, çok hoşuma giderdi, özellikle de bembeyaz köpükler, babam daha bir yaşlı görünürdü ama gözleri hala genç mavi bakardı. İtina ile jileti gezdirirken yanaklarında nasıl kesmediğine hayret ederdim çocuk aklımla. Kanatlarıma bu kadar özen göstermemişlerdi oysa. Tanıdığım tek yetişkin erkekti belki de izlemeye bu yüzden doyamazdım. Ona hayranlığım henüz bebek yaşlarımda başlamıştı, buna eminim, sıcacık elime dokunduğunda bir parmağını tutabilecek kadardı ellerim. Gücüm; o parmağı hiç bırakmayacak kadardı.
Zaman geçip giderken önce babamın ellerini aldı benden, babamın elleri çekilince üzerimden o zaman farkına vardım kanatlarımın olmadığını ve aslında düzgün olmadıklarını. Belki de kanatlarımın düzensiz kesilişi başka biri(leri)ne çirkin görünmem içindi. Yine o başka birinin yanında hep kalmam içindi özgürlüğümün katledilişi.
El birliği ile özgürlüğüm yok edilirken kaza süsü vermeye bile gerek duymamışlardı, çünkü bu normal bir şeydi, normal bir yerde yaşıyorduk, çoğunluk bunu yapınca da normal görünüyordu her şey. Kimse bunu yaparken utanmıyordu biz acı çekerken onlar çekmiyordu. Bizim iyiliğimiz içinmiş. Sürekli bunu tekrarlıyorlardı.
Normal değildi bu!
Küçükken tırnak kesmelerim geliyor aklıma o kadar kolaydı kanatları kesmek, bu insanlar çok şeyi kırıyorlardı, aslında en değerli olan şeylerimizi, kalplerimizi... Bizim yaşamımıza devam etmemiz için en çok onlara ihtiyacımız vardı, kanatlarımız ve kalplerimiz. Ama en çok onlarsız kalıyorduk.
Normal olmayan bir dünyada normal gibi yaşamaya çalışıyoruz ve yaptığımız her şey onlara göre anormallik. Kanatlarımızla birlikte belki sesimiz de kesildi bilemiyorum bu suskunluğun nedenini, belki canımız hala acıyor, acıdan konuşamıyoruz. Sesimiz ince belki de duyuramayacağımızı biliyoruz artık. Duymamakta direnip, ısrar eden o kadar çok yakınımız var ki...
Gerçek şu ki; özgürlüğümüz başkalarının elinde ve kanatlarımızın kesildiği yer hala acıyor. Bazılarımızın saçları su sıralar düzgün kesiliyor, bazılarımızın tırnakları özenle düzeltiliyor. Ama hala başkalarının elinde hayatımız, yolumuz, devam etmemiz gereken hayallerimizin ucu hep başkalarına bağlı.
Çünkü kız çocuğuyuz hala büyüyüp kocaman olsak, küçülüp minicik olsak da değişen bir şey yok hakkımızda alınan kararlar hep aynı. Bir başkası hakkında hüküm vermek bu kadar kolay onlar için.
Kızgınım ama öğreniyorum kızgınlığımı gizlemeyi, kanatlarımın kesilen çirkin yerlerini saklamayı, hayata tutunduğum ellerim çıplak artık, göstermeye çekinmiyorum ve yüzümü saklamıyorum. Gözlerimi dikebiliyorum artık birilerine ya da bir şeylere, bu kadarcık cesaretim var. Bir gün içimdeki çığlığı dışarı çıkarmayı hedefliyorum şimdi.
Çığlığım sonsuz bir konuşma olacak
İçimden yazmalarım bitmeyecek !...
Yirmi Altı Ocak İki Bin On Üç 10 15