Kızıma Masa Üstü Mektubu

Canım Evladım Gizem Gökşen,

Bugün okuldan eve döndüğünde masanın üstünde bu mektubu bulacaksın.Sonuna kadar kolayca oku diye iri harflerle yazıyorum. İşyerimizin İstanbul'daki bir programı için biz bugün yola çıkıyoruz. Dolapta senin sevdiğin zeytin yağlı taze fasulye, cacık ve yine köyden gönderilen zeytin yağlı kuru börülce yemeği var. Yemeğini yedikten sonra Tunalı Hilmi Caddesinde özlediğin arkadaşlarına gideceğini bildiğim için cacığa sarımsak koymadım.

Benim ev arkadaşım Gizem Gökşen'im,

Geçen Pazar günü seninle kahvaltı yaparken ben çok hüzünlendim. Son bardak çaylarımızı içerken sana demiştim ya:

'Sen güçlü bir kız oldun, yormadın beni hiç' diye.

Sen de 'Sen öyle bil' demiştin, sonra bir yudum çay yudumlayıp fincanı masaya koyup devam etmiştin:

'Geçen hafta içinde neden telefonla aramadın beni? Bilmiyor musun sen telefonla aramayınca ben senin başına bir felaket gelmiş sanıyorum.'

Birden gözlerin yaşlanmıştı, konuşmanı sürdürmüştün:

'Sen telefonla aramadığın zamanlar, yurtta battaniyeyi çekip ağlıyorum ben. Telefonum kapalı olsa bile 'babam' diye telefonuma aranma kaydı düştüğünü bilmiyor musun? '

'Zaten kalbin bıçak yedi. Sevdiklerine kavuşamadın. Annem kemoterapide. Bir daha aramazlık etme baba' diye bir güzel fırça atmıştın bana. Ben mıhlanıp kalmıştım. Sonra daha tatlı bir öfkeyle:

"Telefonum kapalı da olsa sen aramayınca ben seni öldü mü kaldı mı diye çıldırıyorum baba" deyince afallayıp kalmıştım ben Gizem.

Benim Beyaza Yakın Esmer Böceğim,

Ne de olsa telefonlarınız okul yönetimince yasaklandı diye tembellik etmişim. Meğerse büyük hata yapmışım. Ne olursun beni bağışla.

Bundan sonra telefonun kapalı olsa bile he gün ömrüm boyunca r seni aramazlık etmeyeceğim. Büyük hata yapmışım ben canım evladım.

O gün sen gittikten sonra ben kendimi toplayamadım kızım. Fincanda yarım kalan çayını bana arkadaşlık etsin diye Çarşamba gününe kadar dökemedim. Yarım bıraktığın çay, küflenmeseydi hafta sonuna kadar mutfak masasının üstünde tutacaktım. Bir kez dişleyip öylece bıraktığın elmaya bile kıyamadım. Elmanın üstünde diş izlerine bakıp durdum. Çok ince düşünemediğim için senden özür dilerim kızım.

Kanım kızım,
Biliyor musun, rüyalarımda ne zaman bir savaş çıksa sen mutlaka uzaklarda oluyorsun ve cep telefonun hep kapalı oluyor. Sıçrayarak uyanıyorum. Rüyalarımda hep suya düşüyorsun, sen dibe batarken, tam elini yakalayacağım sırada kayıp gidiyorsun, korkuyla uyanıyorum. Hep dikkatli ol olur mu?


Sen eve geç kalınca inan güvenmemekten dolayı merak etmiyorum, seni özlediğim için sabırsızlanıyorum. Ben İstanbul'dan dönünce Ankara'da olduğun günlerde bana daha çok vakit ayıracağını biliyorum.

Geçen hafta evden acele çıkarken yatağının üstünde bıraktığın hırkanı katladım, kokladım. Hala süt kokuyor giysilerin senin Gizem. Yirmiye yaklaşmana rağmen bak daha büyümemişin.

Gök Şenliği Gizem Gökşen'im,
Geçen hafta bana bayat ekmekleri hep sen yiyorsun diye de kızdın. Sen benim evde ısıtılmış ekmek kokusunu çok sevdiğimi bilmiyor musun? Bak, tekrar söylüyorum tazesi sana kalsın diye değil, bütün eve yayılan çıtır çıtır ısıtılmış ekmek kokusu, çocukluğumda ocakta köze uzatılan maşa üstünde anamın ısıttığı ekmekleri hatırlatıyor bana. Üstelik sen yaşlanmışsın senin dişlerin kesmiyor. Gizemcim, soğuk kış günlerinde üşüdüğünde ayağımı ocağa doğru uzatırdım, çoraplarım hep yanardı, anam kızardı 'yine yaktın çoraplarını' diye. Ateşe sürülmüş bir ibrik de olurdu. Rahmetli deden o ibrikten abdest alırdı hep.

Uğur böceği sevimlisi kızım, bir de yıkanılan çoraplarımın teki evde hep kayboluyor, bu konuda ne olursun bana yardım et.

Bayram Şekerim,
Bir de bana 'suyu hep şehir şebekesinden içiyorsun, damacanadan iç diye' kızıyorsun. Birikmiş yağmur sularını evdeki çeşmeden içmesini seviyorum ben, 'ben bakışlı kızım.'

Ayrıca yeni ayakkabı al kendine deyip duruyorsun. Giydiğim bu ayakkabı uğur getiriyor bana. Üstelik bir hatırası var. Israrlı olma, bir süre daha uğur getirsin bana. Sana çizme alındı diye bana ayakkabı olmak zorunda değiliz çocukluğunda ayakkabıyı 'akile' diyen evladım benim.

Son günlerde ev çok dağıldı galiba. Sen benim hep mutlu olmamı istersin. Bilirsin isterim ki, dağınıklığın da bir düzeni olsun.

Kitapların dağınık kalsın ama arasında kullanılmış peçete kalmasın desem sanırım klasik konuşmuş olacağım, o yüzden bu talebimi duymamış ol.

Canım kızım sen yokken okul önlerinde tost, sandviç ve bisküvi ile karnını doyuran öğrencileri görünce hep sen aklıma düşüyorsun. Geçen hafta otobüsten inip garaja indiğinde sırt çantandan harçlığını çaldırınca ben deliye döndüm. O an çalınan harçlığından değil, ayrı bir şehirde yaşayan öğrencilerin, annelerinin babalarının dişinden tırnağından artırdığı harçlığı çalan o merhametsiz insanlara olan kinimden ötürü deliye döndüm. O an o kişiyi elime geçirseydim inan kızım, canavar kesilirdim. Ağzımdan ateşler saçılırdı. Böyle zamanlarda dikkat et ve üzülme ve hemen bana haber et kızım. Zaten yakında durumlar düzelir, sana daha çok harçlık veririm ben.

Kanım kızım,
Söz.. haftaya ben İstanbul'dan döndüğümde seni ben uyutacağım. Tıpkı çocukluğundaki gibi parmaklarımla saçlarını tararım.. Eğer istersen yine uyduruk masallar da anlatırım. Küçüklüğünde anlattığım Ezop'un fabl masallarını unuttum. Çocukluk hatıralarını dinlemeyi seviyorsun ya onlardan da anlatırım. Vallahi hatıralarından uydurup anlattığım olmuyor, hepsi gerçek.

Saçlarını kaç kez sıvazlayalım pazarlığı ederiz yine. Sen saçlarının sıvazlanma sayısını istediğinin iki katı olarak söylüyorsun hep. Ben bunu biliyorum artık. Pazarlığımızı ona göre yaparım.


Şeker kızım senden tekrar özür diliyorum. Her gün telefonla aramadığım için. Konuşmayı yeni öğrendiğinde portakalı 'pırtakal' diyen tatlı dilli kızım benim.

Söylediğim gibi telefonun kapalı olsa bile bundan sonra her gün ararım. Beni bağışladın değil mi? O hafta yarım kalan çayını bakıp bakıp üzüldüm. Dişlediğin elma arkadaşlık etti bana.

Ben yokken balkon kapısını kilitli tutmayı unutma.
Yumurta falan pişirirsen tavayı üstüne devirme. O tavanın vidasını sıkıştırdım ama sen yine de dikkatli ol.

Salon penceresini açınca, karşı bahçedeki erik ağacından bizim pervaza uçup gelen iki kumruyu yemlemeyi de unutma. Onlar bize alıştılar. Benden artan ısıtılmış ekmekleri ıslayarak koyarsın pervaza. Fazla pirinç verme, çünkü midelerinde şişip rahatsız ediyormuş. Kumrular beni soracak olurlarsa yakında gelecek diye cevap vermeyi unutma kızım.

Birden yaşının benden bile öteye geçtiğini düşündüm. O yüzden saygılarımla ellerinden öpüyorum kızım.

Telefonum kapalı olursa, sen mutlaka çaldır yine.
İyi olduğunu bileyim. Benim süt kokusu hiç bitmeyen kızım.


-Ev Arkadaşın Baban Ramazan

04 Nisan 2013 6-7 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 11 yıl önce

    Biraz hüzünlü, biraz duygu yüklü, biraz evlat sevgisi ile dolu dolu güzel bir yazı bu baştan sona soluksuz okuduğum. Ben de bir kız babası olarak bir baba ile kızı arasında ki o sağlam temellere dayalı ilişkiyi ve yoğunluğunu algılayabiliyorum. Çok beğendim güzel bir deneme kutlarım Ramazan bey...👍

  • 11 yıl önce

    Yavrularımız ; geleceğimiz... ne güzel anlattın sevgili Ramazan bey.Dilindeki o sevgi ve şefkat yüklü tılsım her bir cümlene yüklü değerler katmış. İnci gibi dökülmüş, yüreğinizin cennet kokusu sinmiş. Ben çok etkilendim.İnanılmaz.Duygular ancak bu kadar net anlatılabilirdi. Gönülden tebrik ederim başarını.Sevgiyle.👍

  • 11 yıl önce

    Ramazan Abi,sen güçlü bir adamsın bu sıkıntıları atlatırsın inşallah, hikaye çok hüzünlü belli ki yaşanmış.... Rabbimden eşinize sonsuz şifalar,size ve kızınıza sabırlar , iyi günler diliyorum...Selamlarımla