Köle Ve Özgürlük - 3

İşte sosyal birlikti komün düzen içindeki var bulunan totem gibi bir soyut-somut güç kaynağını da devir almıştılar. Totem algı yeni süreç içinde sunum malzemesi olacakla ve yol esnekliğine göre, zamanla gerekli değişim ve dönüşümlerini yaparaktan, bu meşruiyetin öznel kaynağı olacaktı. Önce düzenleyen bir tanrılar hiyararşisi ile geçişenleşen totem kazanımlar, tanrılar birliği girişmeleri ilen de çelişkili birliğin, bir tekliği olacaktı.

Artık totem mantık dinler içinde, imanın yerini tutmuştu. İmanımız kadarla totemciktik, totemdik kadarla da imanlıydık. Yanlış bir şeyde yoktu. Yanlış olan o günkü sistemi bugün içinde çevrime sokup sistemle beraber dönderemez olmanızdı!

Açıkçası bu soyut osilasyon kaynağı, bir yönde sömürünün ve sömürülmenin, zincirleme olan kanıksamadı katlanmasını ortaya koyarken; diğer yandan da sosyal yaşamın bilinebilir, ona göre davranılabilir aidiyet unsuru oluyordu. Yine insanlar sosyal hayat içindeki öznel yaşamlarıyla, toplumsal yaşamın verdiği gerilimlere de nefes oluyordular. Her halükarda da insanın insanlaşmasını, pek çok koldan gerçekliyordular. Daima bilinir yanınızın özetiyle, bilinmez yanınıza seslenirlerdi.

Sosyal birlikti komün düzen, doğada bulduğu ile yetindiği süreçler içinde besin ortamının azalan bir tehdidinin karşısında hep kaygı duyuyordu. Buna mukabil, bol besin ortamı da ona, rahatlık veriyordu. Böylesi bir ortam; insan dahlinin olmadığı ve olaylara değin nedense ilişki bağını bilip oluşturamadığı ve zorunluluğun bilincine varamadığı; varsa bile, bu zorunluluğu savuşturacak toplumsal gücü ortaya koyamadığı için buradaki nedense sürecin artan azalan seçme ayıklama algı öznelliğini, toplumsal sürece de eklemleyecekti.

İnsanlığın emek ve alın teri verişiyle, alet kullanmasının; araçlı kullanım getirisi olan cazibelerine insan kapılmıştı. Bu kapılma, kapılış sonradan beri olanların, neredeyse süreci dağıtacak olan şiddetli eşitsiz girişimcileriyle birlikte yine bu çelişki sürecin dinamik bir çelişkili birliği olacakla, kendi yol arıza şantiye kullanımı olan uzlaşılarıyla ve mücadeleler tarihini başlatacaktı. İnsana süreci bırak denecekti, insan bırakmayacaktı. Sürece aktif katıl denecekti, o süreçten yaka silkecek, süreç egemenlerin olacaktı.

Yine, emeğin artık ürünleri olan kimi besin grupları (tahıllar gibi, meyve, sebze kurutulmaları gibi) besin stoku yapar olmasıyla ortaya koyduğu beceri, insanı iyice sistemin içine çekmişti. Depolama olgusu insanın, doğada bulduğu ile yetinmesinin önünü kesmişti. Ha keza bu buluş insanın yaşamında en az iki temel devrimi gerçekliyordu. Birincisi doğada, kıt bulduğu besin cabalarının artık sorun olmasının önlemesiydi ki bu özgürlüğe atılan en büyük adımdı.

İkinci olacakla da, artık ürünün ileri zamana kara güne doğru birikmesi insanların emek vermeden av peşinde koşmadan geçirebilecekleri büyük bir boş zaman yaratmıştı. Ki bu boş zaman insanların, insanlığını (özgürlüğünü) buluşunda bu ikinci bir devrimdi. İnsana değin artık sosyal (özel-öznel) olma zamanlarını ortaya koymasının rahatlıkları, sürecin olumlu bir ileri yön devinmesiydi. Buna bir de efendilerin öznel çıkarlarının, cebir uygulaması yapacakla sürmesinden yana maddi ve manevi (sabır, rızıkların eşitsizliği, haram, helal gibi) bir bağıntı ortaya koyuyordular.

İşte yeni olan, bu biçimde elde edilen; olumlu ve olumsuz çelişkileri ile dolu, emeğin getirisinin debdebesinden ve kullanımından ve savaşım mücadelelerinde onur denişle doğacaktı. Burada şunu iyi görmeliyiz. Eşitliksiz düzen, soyut anlama, düzenin ilişki biçimine dayalı (zaten başka türlü de olamazdı),soyuttu yargılayan kavramlarla, egemeni ve köleyi ikna etmelerin ahlaki ve erdemse dini duygularını da yavaş yavaş ortaya çıkarılmakla; düzenleyen ilahtı totemler yerine; eşitsizliği tanrı yaratısı sayan YARATMA fikri işlenip kullanılmaya başlanacaktı.

Bu bağlamda, 'zenginlik devenin iğne deliğinden geçememesi gibi cennete girememenin söylemi olurken, fakire; dünyada çekmelerinin karşılığı olaraktan, buyurun cennete, şimdi sefa sizin hakkınız denecekti.' Bu öğretiler, toplumsa yapı ideolojisine pek uygun işleyen öğretilerdi.

Bu yöntemle, sistem egemenlerinin yukarıda belirtildiği gibi sistemin ileri yön çevrimi için, köleyi çalıştırma becerisi, köleci düzen yasal zeminine, egemen keyfiliği ile de, daha bir artacaktı. Bu köle çalıştırma becerikliliği, feodal ilişkilerle daha somut uygulayımlar ve meşru yasal oluşları içine aldı. Artık kısmi bir köle hakkı ve kölenin de insandan sayılması bilinci ortaya çıkmıştı.

Egemenler burada, kendi kurt suratlarını yumuşatmış, daha bir kuzu kılığına bürünmüştü. Oysa çok uzun süreler boyunca, köle ve efendi ilişkisindeki yönetme becerisi, yasalaşmanın yanında; bir de egemen inisiyatifli olmanın düzeyinde de girişendi belirip kaybolmaları ortaya koymuştu. Yol ilk kez yürünüyordu ve dıştan ve çok uzaktan bakıldığında hayli vahşiydi. İçinde bakıldığında ise, bir erdem erdemsizlik; ahlak-ahlaksızlık ve haram-helal gibi sınıfsal belirimdi kavramlar boyutuna sıkıştırılmış bir görece çözüm ve uzun vadede çözümsüzlüktü. İnançlarca da bu durum oldukça meşrulaştırılmıştı.

Açıkçası ekonomi insanlar arası üretim ilişkisi olacakla, ekonomik olaylar; nesnel yasalar etrafında döndürülecekse de, bilinmezliğin ufku bunları kutsaldı totemdik anlamaların zemindi temeli içinde yetkinleştirdi. Yetkinleşen bu mantığı insanlar, sistematik dinsel öğretiler şekline sokmuştu. Aslında bu belirim aynı zamanda yeni bir laik anlayışın belirimi olacakla o anda yıkılmaya, alan ayrışmasına tabii olmanın da en az 2500 yıl sürecek olan anlama ayrışma mücadelesi sürecini, başlatmıştı.

Sürecek

19 Eylül 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar